Neden böyle oluyor ki?
İktidar üstüne basa basa ekonomide ‘rekor’ kırıldığından, yabancıların kıskandığından söz
ederken; muhalefet bastıra bastıra ekonomide ‘kan ağlandığını’ söylüyor ki?
Bunun göstergesi, bunun görülen yüzü, bunun yaşanılan yanı yok mu?
İktidar da, muhalefet de bu ülkenin yurttaşının ‘temsilcileri’ değil mi? İnsinler seçildikleri
kentlere, oy veren seçmenlerine sorsunlar…
Esnafa işini, emekliye-memura- işçiye maaşını, ev hanımına mutfağını, öğrenciye okulunu,
yurttaşa caddelerdeki renkli vitrinlere ulaşıp-ulaşamadıklarını sorsunlar…
Sonra üreticiye, çiftçiye, köylüye; ürettiği ürünü, hasadını, emeğinin karşılığını, toprağını,
sulamasını, ilacını, gübresini, taban fiyatını, tohumunu sorsunlar…
Ekonomik özgürlüğü olmayanın, özgürlüğünden söz edilemez, der düşünür.
Soralım, sorgulayalım…
***
Dün, ‘bugün dün değildir’ koymuştum yazının başlığını.
Yalnız ‘dün’ mü, içinde bulunduğumuz ‘şu an’ bir saat öncemiz de değil!
Dün, siyasetçilerin söylediklerini ‘dikkatle’ izleyen, ne derse ‘uyan’, dediklerini ‘kabullenen’
seçmen; bugün ‘kullanabileceği değerlere’ ulaşmak için ‘gücünü’ kontrol ettiğinde
‘konuşmacı’ kim olursa-olsun soruyor-sorguluyor…
Zamanında medya ile yurttaşı kıskaca alanlar; yine aynı medyanın ‘gücüyle’, yurttaşın
gereksinmelerini karşılamanın zorunluluğunu görmüyor olabilir!
Yurttaş televizyon ekranlarında gördüklerine ulaşmak, dokunmak, kullanmak istiyor.
Toplumun yüzde bilmem kaçının gidebildiği, görebildiği, girebildiği yerlerde olmak istiyor.
İşte burada ‘ekonomik gücü’ var mı denebilir!
‘Dün’ bunu söyleyenler, ‘bugün’ medyanın etkisiyle-gücüyle ‘ekonomik gücüm olmalı’
dedirtiyor!
Her tür vurgunu, kazancı, büyümeyi kendinin sananların yurttaşı uyutmak-eğmek için
kurguladıkları ‘ayağını yorganına göre uzat’ tümcesi; ‘bugün’ ezilen, açlık sınırında maaşa
tutsak edilen yurttaşça artık soruluyor-sorgulanıyor! Üstünü örtecek yorganı ‘hiç’ olmadığını,
cebindeki gücünü, yaşaması için gereksinimini ‘bugün’ biliyor!
***
Çok duyuyoruz…
‘Bu ülkede yaşayan herkes için gece-gündüz çalışıyoruz’ diyorlar.
Yurttaşın, böyle bir şey istediği varmış gibi…
Dinleneceksiniz elbet, uyuyacaksınız elbet, eğleneceksiniz elbet…
‘Gece-gündüz’ çalışanın ya aklından zoru vardır, ya da verimsizdir, ya da bilmediğimiz
‘şeylerin’ peşindedir!
Düşünürün ‘taşıyacağından çok yükün altına girme, ezilirsin’ dediği gibi; her şeyden önce bir
canlının taşıyacağı bir yük, dayanacağı bir ölçü vardır. Bunun üzerine çıkıldığı zaman
verimsizlik başlar.
Yurttaşın, ‘temsilcilerinden’ böyle bir şey isteme ya da yaptırım gücü olamaz, olmamalı da…
Bu ‘gece-gündüz’ söylemi nedir öyleyse?
Mecliste çoğunluğu olan parti ya da partilerin gündüz alamayacakları kararları alma zamanı
mıdır yoksa ‘gece’?
Nedir?
***
Bu halk ne istiyor?
İktidarın da, muhalefetin de önceliğinin; bu ülkenin toprakları, topraklarında yaşayan
insanları, insanların insanca yaşamaları için gerekli koşulların sağlanması olsun istiyorlar.
Kavga, gürültü, birbirini kırma, birbirini ‘hasım’ bilme değil!
Yurttaşı yalanlarla, ‘aldattılarla’ oyalamak değil!
Yaşananları, yaşanmıyormuş gibi göstererek değil!
Olanları söyleyenleri ‘hayın’ sayarak değil!
***
İktidar ya da muhalefet ne derse desin, ‘bugün’ yurttaşımız yaşadığını, gördüğünü biliyor!
Sanal ‘rekorlarla’ alanları dolduranlardan üç-beş kişiye ‘zorla’ alkış tutturulduğunu da biliyor!
Pazar esnafı da dertli,
Pazar esnafının sattığı ürünü üreten üretici da dertli,
Pazar esnafının müşterisi de dertli…
Ne başkalarını kıskandıracak ‘rekorlarımız’ var, ne de ekonomimiz rahat!
Bu ‘kafa karıştırmak’ değil iktidarın söylediği gibi;
Bu yaşananı bilmek…
290318
YORUMLAR