Önce ‘umutların’ koparılışına, ardından da koparılanların küçük bir ‘parçasının’ ballandırılarak sopa ucunda uzatılmasına ‘hiç’ bu denli tanık olmamıştık!
Eğitim mi diyelim,
Sağlık mı diyelim,
Emekli mi diyelim,
Kadınlar mı diyelim,
Gençler mi diyelim…
Çocuklar mı diyelim,
Adalet mi diyelim,
Üretici mi diyelim,
Umutları koparılanların, ardından da bir küçük ‘parçayla’ avundurulanların arasına kimleri koymamız zor ki?
***
Her gün yeni bir örnekle karşı karşıya geliyoruz…
*Eğitimde onlarca okul, onlarca üniversite yapıldığını söylendi; sevinmeliydik!
Oysa son yıllarda olduğunca, hiçbir dönem bu denli ‘eğitimin’ içi boşaltılmadı, bu denli ‘eğitime’ zarar verilmedi, bu denli mezunlar ortada kalmadı, bu denli bilgiden, bu denli ‘eğitim’ adı altında ‘eğitimden’ uzaklaştırılmadı!
*Sağlıkta onlarca özel sağlık kurumu ile birlikte, ‘özde’ o denli olmasa bile yakın sayıda ‘kamu’ hastaneleri açıldı; umutlarımız coşmalıydı!
Oysa halkın sağlık açısından her geçen gün büyüyen sorunlarını iyileştirmek yerine, her geçen gün artan hastalık sayısıyla birlikte, hastanın ‘daha çok’ para kazanılacak müşteri gibi görülmesine de ‘hiç’ bu denli alışık değildik!
*Kadınlar için ‘kaç’ güzel’ söz, ‘kaç’ vazgeçilmezliğimiz biçiminde değerlendirmeler duymadık ki?
Oysa sokakta, parkta, evde ‘ötelenişine’ tanık olduğumuz gibi; günümüz iktidarından güç alan kimi isimlerin akıllarına gelebilecek her şeyi kadın üzerinden değerlendirmesi, kadını aşağılaması, kadını tutsaklaştırması, kadını yaşamda yalnızlaştırması, kadını kapalı kapıların ardında sayması ‘hiçbir’ dönem bu denli kabarmamıştı!
*Gençleri ‘yarın’ olarak düşünüldü, ‘gelecek’ denildi, ‘umut’ verildi; sevindirildi’!
Oysa eğitimli-eğitimsiz denilmeden ‘bir başına’ bırakılışlarını gördük. Genç nüfusun beşte birinin işsiz kalmasına çözüm oluşturmak yerine, ‘kartımı getiren tanıdığımdır’ güvenceli referanslara iş olanağı sağlamasını gördük. Birçok gencin, üniversite mezununun ‘işsizliği’ meslek bilmesini gördük. En sıkı ekonomik bunalımlar yaşanan yıllarda bile bu denlisini görmedik!
Hangi konuyu açsak, hangi konuyu irdelemeye çalışsak ‘aynı’ sonuçla karşılaşıyoruz!
‘Umutlar’ koparıldı, kol-kanat cansızlaştırıldı, yaşam alanları daraltıldı; sonra küçük bir pencereden sızdırılan ‘ışık’ umut saydırıldı!
***
Adana’da tarım önemlidir!
Odalar, ‘sözde’ tarımın, tarımla birlikte de ‘üreticinin’ üretimini en iyi koşullarda yapabilmesi için uğraş verdikleri düşünülür!
Ekim alanları ekilecek, iyi ürün elde edilecek, üretici kazanacak ki; odalar önemsenebilsin!
Üretici toprağını ekemiyor, dışalım tohumlarını alsa bile diğer ‘bakım’ giderlerini karşılamakta zorluk yaşıyorsa bundan ‘oda’ da etkilenecek!
İki gün önce açılan Adana Ticaret Borsası Kompleksi açılışında konuşan Bakan Bülent Tüfenkçi, açılışta yaptığı konuşmada, ülkemizde lisanslı depoculuk hedefinin dokuzmilyon beşyüzbin ton olduğunu söylerken sözlerine şunları ekliyor:
‘Çiftçilerimizin her zaman yanında olduk. Bu sene başında başbakanımızın açıkladığı gibi mazotun yüzde ellisini biz vereceğiz!’
Üreticinin, kullandığı mazotun yarısı desteklenecek; desteğin ‘kötüsü’ olmaz da…
Odalar, bu konuda ‘neden’ gerekli açıklama yapmak, üreticinin ayaklarının daha sağlam basmasının sağlamak için çaba harcamaz da; politikacıların ‘söylemlerini’ yinelemekle zaman doldururlar ki?
Ne mi denilmeliydi?
Örneğin, başta bölgemizde üretilen ürünlerin dışalımla sağlanmasının yanlışlığı söylenebilirdi.
Örneğin, üreticinin kurdukları sulama birliklerinin yaşadığı sıkıntılar anımsatılabilirdi,
Örneğin, taban fiyat belirlenmesinde zaman yitirilmemesi önerilebilirdi…
Örneğin, üreticilerin kooperatifleşmesinin sağlanması gerektiği anlatılabilirdi…
Bunlara gerek duyulmadı; ancak bugün de onyedi kuruş zamlanacağı öğrenilen mazotun yarısının destekleneceği ‘müjdesi’ verildi!
***
Üreten, çalışan, emeği öncelik sayan ‘sadakayı’ hoş görmez!
Üreten, çalışan, emeği öncelik sayan ‘öncelikle’ önünün açık olmasını bekler. Bekler ki severek toprağını işlesin, bekler ki severek tohumunu eksin, bekler ki severek hasadını yapsın, bekler ki hasadı tüketilmek üzere uygun yerlere ulaşsın…
Üretici bekler; toprağı bekler, tohumu bekler, yağmuru bekler, güneşi bekler…
Üretici ‘en çok’ umudunu bekler!
Üretici ‘umuduyla’ hep var; var olmalı…
220318
YORUMLAR