Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

Hastane koridorunda/ 2  

 

Adana’da Çukurova Tıp Fakültesi Balcalı’da. Ayrıca Balcalı Hastanesi Sağlık Uygulama-Araştırma Merkezi tıp öğrencilerinin bilgi-donanım bakımından yetişmelerine olanak sunar. Burada hastaları tanırlar, burada hasta haklarını uygularlar, burada Hipokrat yeminine bağlılıklarını gösterirler, burada ilk doktorluk deneyimlerini kazanırlar. Hastaya, hasta yakınına nasıl davranılacağını, ilk yardımını nasıl yapılacağını, kendilerini aşan konularda hastayı nereye göndermeleri gerektiğini, hasta yakınına olumsuz bir durumun nasıl anlatılacağını burada; burada uzmanlaşmış doktorlardan öğrenirler. Sorumlu oldukları alanda öğrendiklerini, olunması gerekenleri en anlaşılır biçimde ortaya korlar.

Dışarıdan bakıldığında olması gereken, beklenen bu!

Dünden kalma yağmur soğuğu Balcalı’da egemen. Dışarısı esiyor. Öğle dolaylarında gelen doktor, hastamız için gerekli olanları söylüyor. Kendi bölümünde değil de, bir başkasına götürülmesi için işlemi başlatacağım diyor, kimi evrelerden-aşamalardan söz ettikten sonra. Ama bir bilinmezlik var yine de; film sonucunda elde edilen bulguları anlatırken evrelerin durumunu anlatmasına karşın, evrelerdeki gelişmelerin iyileşmeye dönüşmesi için başka bir bölüme göndermek istemesini anlamıyorum. Yeniden soruyorum, anlattıklarını yinelemekten kaçınmıyor yeni tıp öğrencilerinin yanında…

Yeni tıplılara örnek olmalı…

***

Bulunduğumuz odaya belen ‘taburcu oldunuz’, yazılı bölüme geçebilirsiniz haberi beklenmiyordu. Hemşirelere ‘doktorumuz Başkent Hastanesinde, oraya gitmemiz için nasıl yardımcı olursunuz’ dediğimde,  ‘ambülansı arayın’ dediler yalnızca.  Hastaya, hasta yakınına bakışa bayıldım doğrusu! Çocukluğumuzda ‘beyaz melekler’ diye adlandırılırdı oysa. ‘Beyaz melekler’ hastaya, hasta yakınına el uzatır, denirdi. Hastanın sağlığına kavuşmasında hekimle arasındaki sağlam ayaklı köprüdür, denirdi. Burada yüzümüze bile bakmadan ‘ambülansı arayın’ deniyor.

Elimizde Balcalı’nın ‘taburcu’ yazısı, yakınlarımızla ambülansı arıyoruz. Ambülans ‘taburcu hastayı taşımamız yasak’ diyor. ‘Ne yapmamız gerek’ diyoruz. ‘Ya taburcu eden doktor nereye gideceğini, ya da isteyen doktor kimse nereye istediğini bizi arayarak söylemek zorunda’ diyor. Taburcu eden doktor ‘nöbetçi doktora varın o göndersin’ diyor. Nöbetçi doktor ‘böyle bir şey yapamam’ diyor. Topaç gibiyiz! Hastaya, hasta yakınına ne bu ilgi, doktor adaylarına ne güzel bir örnek; dayanılacak gibi değil!

Hastamız taburcu, gideceği yere ambülans götürmüyor, Balcalı’da yardımcı olunmuyor… Aramızdan iki kişi Başkent Hastanesi’nin yolunu tutuyor. Altı yıldır hastayı, hastalığı, hastalığın evrelerini bilen doktora… Balcalı’da beklemedeyiz!

***

Dünden uykusuz, yorgunum. Bir üşütme, titreme geliyor arada bir. Hastane bahçesinde üşüyorum, büzüyorum, ellerimi-omuzlarımı çekiyorum kendime. Bir, iki… Kaç saat geçti aradan bilmiyorum. Başkent’ten haber geldi, doktor ambülansa ‘kendi hastası’ olduğunu belirtmiş, ‘birazdan Balcalı’da olur’ denildiğinde ‘eve gitmem gerek’ diyerek yakınlarımın yanından ayrıldım.

Balcalı’da odadaki ikinci hastanın yakınına, koltuğa örtülecek bir nevresim verilmeyince sabaha dek uyumadık. Hastaların gece seslenmelerine hep anında yanıt verdik. Koltukta otururken arada bir gözlerimiz tutuyor gibi de olsa, koltuğun bacağa değdiği yere yaydığı soğuk uykuya dalmayı engelliyor! Hastane ortamının geçen yıl babamın yanında olduğum süre boyuna bel-bacak ağrılarımı yenilettiğini de unutmamam gerek!

Gece boyunca yaşamı, yaşamda karşılaşılan sorunları, kavgaları, didişmeleri, yalanları, savaşları, adliye koridorlarını, sanırım en çok da hastane koridorlarını düşündüm. Karanlığın buz esen soğukluğu karşısında, bir de bedensel-ruhsal bungunluklarınız varsa ne yapılabilirdi ki; sıcak bir yere sığınmak, bir sıcaklığa bürünmekten başka? Hastane, denilince bu ilk akla gelen olmalıydı işte! O havaya, o ortama ‘keyf’ almak için değil; sağlık görevlilerinin ‘umarsızlıklarında’ umut olması için vardıkları bilinmeliydi, kucaklanmalıydı, sağlıklarına kavuşmaları için gereken yapılmalıydı. Madem ‘sağlık’ üzerine eğitimlerini almışlardı, hastaların sağlık sorunlarını çözmek için çaba harcamalıydılar. Salt hastaya değil; hasta yakınına da aynı özeni göstermeli, onların da sağlıklı bir ortamlarda hastaları ile ilgilenmeleri sağlanmalıydı.

‘Hastalarına, yakınlarına önem vermeyen toplumların, hastalıklı toplum’ olarak adlandırıldığı unutulmamalıydı.

Sürecek

131217

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER