Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

On Kasım saygıyla…

 

Yarım yüzyılı aşkın yaşamımda, hiç bu denli ‘saldırıldığına’ tanık olmadığım bir süreç yaşarken anıyoruz Ata’yı…

‘Hiç bu denli’ diyorum…

Atatürk’ün heykellerinin başına gelenleri anımsayalım…

Şanlıurfa- Siverek’de bir seyyar satıcı, ‘dinimizde putperestlik yoktur, buna sahip çıkanlar peygamberin soyundan mıdır’ diyerek Ata’nın heykeline saldırıyordu.

Ümraniye’de bir ortaokul bahçesindeki Atatürk büstü gece saatlerinde yerinden sökülüyordu.

Diyarbakır’da Şeyh Sait Meydanı’nda bulunan ‘Atatürk, İki Çocuk’ betimli heykele çekiçle saldırılıyordu.

Atatürk’ün, Zonguldak’ı ziyareti sırasında ona çiçek veren beş yaşındaki Ayten Alper’i betimleyen heykele saldırılıyordu.

Mersin- Anamur’da, elinde sopayla Devlet Hastanesi’nin bahçesine giren biri, üzerinde ‘beni Türk hekimlerine emanet edin’ özsözü yazılı Atatürk büstüne saldırıyordu.

Eskişehir’de, orta yaşlarda biri, Atatürk’ün ‘ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ile akıldır’ sözlerinin yazılı olduğu yüzeye boya sıkarak zarar veriliyordu…

 

***

Saldırılar bu biçimiyle de kalmıyor…

Bugün tevilerde uzun uzun konuşmakla ünlenmiş, üç yıl önce savunduklarını ‘aldatılanlardanım’ diyerek yadsımış, eşinin gündem değerlendirmelerinden uzak tutulmasına karşın yerini korumuş, yeri geldiğinde ‘Atatürkçülüğü’ kimseye bırakmayan Nagihan Alçı bir konuşmasında şöyle diyor:

‘Atatürk hiç bugünlerde olduğunca özgür konuşulmadı! Bugün en azından isteyen istediğini söyleyebiliyor!’

Bu ‘özgürce konuşuluyor’ denilen olayların arasında;

‘Keşke İzmir’de Yunanlılar yenseydi’ denilmesi de var!

Ata’nın ‘özel yaşamından’ denilerek yapılan alıntılar da var!

Devrimlerine ‘dil’ uzatılarak yapılan yorumlar da var!

Hilafet çağrısı yaparak, medreseleri yeniden gündeme getirerek bir de…

İşin en büyük acı yanı da; bunu yapanların ‘güçlü’ durması, ‘cumhuriyeti yıkacağız’ derken bile, hilafeti-medreseleri isterken bile…

***

Ata’nın özdeyişlerinden… Aslında hep bildiklerimiz… Bugün anımsamak adına, bugün Ata’yı anarken anımsamak adına sıralıyorum:

*Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczublar memleketi olamaz. Em doğru, en hakiki tarikat. Medeniyet tarikatıdır.

*Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden; içerideki cephenin suskunluğudur.

*Basın ulusun müşterek sesidir. Başlıbaşına bir kuvvet, bir okul, bir öncüdür.

*Diktatör, başkalarını isteklerine boyun eğdirendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.

*Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

*Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme, mantığa ihtiyaç vardır.

*Bir ulus eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş alanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

*Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki tekniğin getirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki, o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur.

*Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikat bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

*Dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kafir olmak sayıyor. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış betimi yapanların amacı İslamların kafirlere tutsak olmasını istemek değil de nedir?

*Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim, teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede yararlanmaktır.

*Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek erdemle süslenip donanmaktır.

*Medeni olmayanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya tutsaktır.

*Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun, bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir.

*Ulusların siyasında ancak çıkarlar vardır. Kimsenin kimseye dost olamayacağını bileli…

***

On Kasım…

Ata’nın özdeyişleri, yarım yüzyılı aşkın yaşamımı iki katlayan süreçte bile önemini koruyor! Bugün yaşananları, bugün bu ulusun varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan erdemi yaşadığı dönemin olanaklarıyla gördüğünü unutmamalı…

Tüm saldırılara, tüm karalamalara karşı;

O’nun düşüncelerinin savunucusu olunma yolunda yürünmeli…

O’nun ilkeleri bilenerek, özümsenerek, kalıtı unutulmayarak anılmalı…

On Kasım saygıyla…

081117

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER