İktidarların, özellikle de bizdeki gibi onbeş yıldır işbaşında olan bir ‘gücün’; fırsat buldukça kendinden önceki ‘iktidarları’ suçlaması tutarlı bir duruş değil.
Soran, sorgulayabilen toplumlarda bu ‘suçlamanın’ yanıtı sandıkta verilir; öncesinde de sistemin özgürlüklerinden yararlanarak, ancak sisteme zarar vermeden, sokak direnişleriyle…
Yaşadığımız her olay, ‘yanıldık’ denilerek geçiştirilen her konu aslında aslında tepkisel sonucu olacak konulardır.
Gerisini bırakalım, ‘yarının beyinleri’ olarak betimlediğimiz çocukların onbeş yılda sayısı belirsiz ‘sistem’ değişikliği bunlardan biri olmalıydı!
Çocuklar, aileleri, öğretmenleri, tüm yurttaş bu konuda düşüncesini söyleyebilmeli, eleştirmeli, daha iyi bir sistemin merdiven basamaklarını kurmalıydı.
Yandaş köşecilerden ‘ikibin öncesi yaşananları unutmadık’ diye başlayan tümceler duydum.
Bu onbeş yıllık ‘uyumuşluğu’ örtmeye çalışmak olsa gerek!
Adana dışındaki yaşayanlar gazete, televizyon haberleriyle öğrenmiş olsalar da, Adanalı olayın tam içinde…
Bölgemizin adıyla anılan narenciye ürünlerinin dalındaki fiyatı ile pazar arasındaki fiyat farkı hem üreticiyi, hem de tüketiciyi çileden çıkarıyor!
Elli kuruşluk mandalina üçbuçuk TL, birbuçuk TL olan limon beş TL…
Adanalı tüketiciye limonun beş TL’ye ulaşmasına, İstanbullu limonun dalında birbuçuk TL olmasına şaşkın!
Üreticiden alınan fiyatın üç katından fazlasıyla tüketiciye ulaşmasına neden olan yapı kim?
Onbeş yıllık iktidar, geçen yıllarda olduğu yine izleyici kalmayı yeğleyip, yandaşlarına ‘bu yıllardır yaşanan bir gerçeğimiz’ dedirtiyor!
Bunun anlamını düşünmemiz gerek…
‘Böyle gelmiş, böyle sürecek!’ Anlayış bu olmalı…
Narenciye üreticisinin, ürünü bugünkü durumuna getirebilmek için verdiği çabayı Adana’da yaşayanlar bilir. Ağacın, her dönem genç-diri kalması için tarımsal bakımına önem verir. Yaz sıcağında, daha ağaç dipleri kurumadan yeniden sulamanın peşindedir. Soğuk günlerde don, yağmurlarda dolu büyük korkularıdır. Bu korkuların ardından da, ürünlerinin ‘piyasa’ fiyatı üreticiyi düşündürür.
Dalında elli kuruşluk mandalinanın, İstanbul tezgahlarında üçbuçuk Lira olmasının haklılık, ya da başka gerekçelerle savunulmasının anlamı yok!
Yalnız iktidar ya da yandaşlarının penceresinden değil; bölgemizin geleceği, üreticinin sürekliliğini sağlamak bakımından önemsenmeli…
Her zaman söyleyebileceğim, yinelemekten uzak durmayacağım bir tümce:
Üreticiyi güçlendirmeden yaşamı sürdürmek olanaksız…
Yönetenlerin asıl görevi de bu; sorunu savsaklamak değil!
CHP seçmeni
CHP Adana’da yaşananları bu köşede zaman zaman yazarken, ‘avlu atmak, vaz geçmek, darmadağın olmak’ anlamları çıkaranlar oldu.
CHP’de ‘kimin adamısın’ sorusu, her zaman tepki, eleştiri doğurur-doğurmalıdır da!
CHP seçmeni ‘biat’ etmeyi, ‘ben düşünemem, senin düşündüğün gibi yaparım’ demeyi de içine sindiremez!
CHP seçmeni, başkan ya da bir diğer yetkili ‘artık bundan sonra böyle olacak, herkes de uyacak’ biçimindeki bir uyarıya, gerektiğinde yanıt verebilecek yapıya sahip olduğundan uyum sağlamaz!
CHP seçmeni ‘konunun’ masaya yatırılarak konuşulmasını, tartışılmasını, demokratik yollardan benimsetilmesini önemser!
CHP seçmeni hiçbir gerekçe gösterilmeden, ‘istifa et’ denilerek görevden uzaklaştırılan seçimle gelmiş birinin içinde bulunduğu labirentin geçiştirilmesine izin vermez!
Evet…
Ancak tüm bunlara karşın; CHP’yi ‘biat’ eden seçmen yapısına sürüklemek, demokratik duruşunu bozmak isteyen bir gücün olduğunun da altını çizmek gerek!
Siyasi yaşamımızda olan diğer partiler bu olguyu önemsemeyebilir, görmezden gelebilir, göstermemek isteyebilir…
CHP’nin bunu yapma ‘lüksü’ olmadığı gibi, seçmenin sesini ‘kesme’ gibi bir eylem içerisinde olması da düşünülemez!
Günümüz siyasal partiler sistemi her ne denli çağdışı maddelerle dolu olmuş olsa da; CHP seçmenin güvencesinin olduğu tek partidir!
O nedenle; ‘yeni muhalefet’ anlayışım, ‘ayrı bir bakış, ayrı bir yorum’ biçiminde yorumlanmalıdır…
091017
YORUMLAR