İcra dosyaları kazanır!

Gazetelerin ekonomi sayfalarında yer alan ‘yılın ilk yarısında bankalar kar çıtasını yükseltti’ haberi, sektörün ne denli ‘karlı’ çalıştıklarını gösterdi.

Ekonomiyi canlandırmak için alınan önlemlerin etkisiyle; kredilerin önünün açılması, ‘Kredi Garanti Fonu’ uygulaması sektörün geçen yılın aynı dönemine göre karını yüzde elli artırması gözleri ‘bankacılığın’ üzerine yönlendirdi.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ‘bankamız, bugüne dek olduğu gibi bundan sonraki dönemlerde de ülke ekonomisine destek olma amacını gözeterek, sağlıklı büyüme stratejisini karalılıkla uygulamaya, sektörüne öncülük etmeyi sürdürecek’ diyor.

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise, ‘Türkiye’nin yeniden istenen yüksek büyüme oranlarına ulaşması, hükümetin aldığı önlemlerin olumlu gelişmelere önemli katkısı olduğu’ yönünde değerlendirmelerde bulunuyor.

Kredilerin önün açıldı, bankalar karlarını büyüttü; sevinç dört köşe, kurtulduk!

***

Sokağa çıktığınızda, karşınızdan gelen kalabalığın arasında ‘bankadan kredi’ olayına karışmamışı bulmanız olanaksız!

Ya kredi kartı, ya tüketici kredisi, ya araç kredisi, ya ev kredisi, ya ticari kredi, ya da bir başkası ile ‘bankaya’ tutsak!

Kredi kullananlar ‘belli’ beklentilerinin umuduna kapılarak, borçlarını belirli dönmelere yayarak, üzerine de ‘faiz’ ödeyerek borçlanırlar!

Emekli, maaşının dışında çalışarak,

Esnaf, elindeki malzemeleri zamanında pazarlayarak,

Emekçi, hak ettiği emeğinin karşılığını alacağını sanarak,

Üniversite mezunu, önündeki duvarların yıkılacağını bekleyerek,

Üretici, ürününden verim alacağını umarak…

***

Yaşananlar ne?

Emekli, yaşamını ‘insanca’ sürdürebilsin diye ‘açlık sınırından’ yukarı maaş alamayıp, bir de çalışacak alan bulamayınca,

Esnaf, binbir umutla bir bölümü anapara, bir bölümü banka kredisiyle kurduğu işyerinde pazarladığı malzemesini emekliye, emekçiye, bölge yurttaşına satamayınca,

Emekçi, alın terini-emeğini sömürülmekten kurtaramayınca,

Üniversite mezunu, yıllardır kendine yüklenen ‘bilimsel çalışma’ yöntemini uygulama alanı bulamayıp işsizler kalabalığına karışınca,

Üretici, ürün hasadında belirlenmeyen fiyatlar nedeniyle tüccara boğdurulup, bir de ürettiği ürünün ‘dışalımı’ yapılması gündeme gelince…

Bankadan alınan kredinin ‘bir gün bile gecikmesi’ sonucu akıllara sığmayan ‘faizlerin’ ödenmesi sektörün ‘kar’ çıtasını yükseltti!

Adana her yıl ikiyüzbin ‘icra dosyasından’ söz ediliyor!

Yine Adana’da toplam ikimilyon dosyadan!

Neden hep ‘bankalar’ kazanırken; bu ülkenin esnafı, emeklisi, üniversitelisi, çiftçisi yitiriyor?

Çok bildiklerinden mi, çok yararlı olduklarından mı, çok özelliklerinden dolayı mı?

Yoksa açgözlülükleri mi tek neden?

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan Trabzon Sanayi-Ticaret Odası’nda konuşmuş.

Konuşmasında ‘faizler düşmeli, bankalar vatandaşın parasını soyup-soğana çevirme aracı olarak görülüyor’ diyor.

‘Soyup-soğana çevirme aracı’; doğru.

Konuşmanın bir bölümü şöyle:

‘Bankalar yüzde kırk kar elde etmişse burada bir sorun var. Bu yıl ikiye katladılar, bu felaket! Parayı değerli kılan bankaların kasasında yatması değil esnafın, sanatkarın, girişimcinin tezgahında bulunmasıdır.’

Bunlara katılmamak olası mı?

***

Banka kredisi kullananın önünde bulunan ‘engeller’ var!

Bu engelin başında gelen ‘yurttaşa alım gücü’ kaynakları oluşturulmalı.

‘Alım gücü’ kaynağı da; bu ülkenin yaptığı, ürettiği, eğittiği yurttaşını ‘sahiplenmekle’ olur.

Sözümona, ‘açlık sınırına’ kıstırılan emekliye ‘ayağını yorganına göre uzat’ denilmemeli!

Sözümona, yıllarını okul sıralarında bitirmiş genç üniversiteliye ‘iş yok’ denilmemeli!

Sözümona, bu ülkenin topraklarını verime dönüştüren çiftçiye ‘ürettiğinin dış alımın yapacağız’ denilmemeli!

Sözümona, ülkenin en büyük vergi kaynağı olan esnafa ‘işini bilmiyorsun’ denilmemeli!

Bu denilmeler sürerse ne mi olur?

Şimdiki gibi ‘hep’ bankalar kazanır; kapitalizm kazanır!

İcra dosyaları kazanır!