Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

‘Kıdem tazminatı firmalar üzerinde pranga’ mıdır?  

 

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, kıdem tazminatı konusunda şunları söylüyor:

‘Bu güne kadar hayata geçirmekte zorlandığımız tüm reform paketlerini hayata geçiriyoruz çok hızlı bir şekilde. Buna en çetrefilli konular dahil. Mesela kıdem tazminatı fonuyla ilgili çalışmalarımız sona geldi. Çalışanların müktesep haklarının elbette korunması önceliğimizdir, bundan bir taviz vermeden bu meseleyi inşallah çözeceğiz. Çünkü burada reel sektör üzerinde, firmalar üzerinde çok ciddi yük var, bir prangadır adeta…’

***

Kıdem tazminatı hukuksal olarak tanımlanırken ‘belirli bir süre çalıştıktan sonra işine son verilen ya da emeklilik dolayısıyla işinden ayrılmak durumunda bulunan işçiye, çalıştığı süreye göre, işyerince topluca ödenen para’ deniyor.

Yasa, kıdem tazminatıyla işçinin gelir ile işgüvenliğini sağlıyor, gereksiz yere işçinin ‘işine’ son verilmesi de önlüyor.

Bu çalışanın ‘yasal’ hakkı, işvereninse yerine getirmesi gereken bir yükümlülük…

***

Sayın Canikli’nin ‘bu güne değin yaşama geçirmekte zorlanmadıkları, hızla uygulamaya koydukları’ paketleri, tüm yurttaş gibi ‘öğrenmek’ isteyenlerdenim…

Anımsayalım…

Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde ‘taşeron işçiler’ için verdiği bir müjde vardı…

‘Asıl ile yardımcı işlerde çalışan taşeron işçilerin tamamını kamuya alıyoruz’ diyordu.

Tanıdıklarımdan, daha doğrusu işi iyi bilenlerden Davutoğlu’nun verdiği bu müjdeye sevinmeyenler, üstelik inandırıcı bulmayanlar vardı! Başbakan söz veriyordu, ek olarak da ‘müjde’liyordu, inandırıcı olmamasını düşünmek olur muydu ki?

Taşeron işçilerin en çok çalıştıkları yer belediyeler.  Kamuda da temizlik, güvenlik, hasta yönlendirme, sayaç okuma, sağlık, bahçe bakımı benzeri birçok alanda da varlar…

Kamu ile belediyelerde çalışan bir milyonu aşkın emekçi; kadrolaşmayı bekliyordu!

Aradan bir yılı aşkın süre geçmesine karşın ‘uygulamaya’ konulamadı!

Emekliler için…

Milyonlarca emekliye, maaşını alacağı bankaca ödenmesi beklenen ‘promosyon’ kaç ay sürmüştü öyle? Bakan bir gün konuşuyordu, ‘üç yıl anlaşma yapılarak ikibin lira promosyon öngörülmektedir’ diyor, bir başka bakan çıkıyor ‘bankalarla anlaşmalar sürüyor, emeklilerimiz için daha çoğunu almayı düşünüyoruz’ diyor, bir başka bakan ‘emeklilere promosyonun karara bağlanması başbakanımızın bankalara vereceği talimata balkı, bankalar bu düzeyde bir sonuca kendi yetkileri kapsamında imza atmayı kabul etmiyor’ diyor…

Sözde ‘asgari beşyüz lira olacak, aylık dilimlere göre yukarı çıkabilecek, emekli aylığı sistemde kalma süresine göre kademeli olarak pomosyon ödemesi yapılacak’ denmişti…

Alınan sonuç ‘hiç yoktan iyidir’ komedisinin dayanılmaz sahnesi…

Şimdi de ‘kıdem tazminatı’…

***

Çalışma Bakanlığı’nın bir formülden söz ediliyor;

Çalışanın haklarını korumak yerine, işverenin kıdem tazminatı yükünün azalması yönünde çalışmalar yapıldığı öğreniliyor. İşverenin yapacağı ödemenin bir bölümünün İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki işçi, işveren ya da devlet primlerinden sağlanması düşünülüyor.

Var olan yasaya göre işverenler, çalışanlara her bir yıla karşılık bir aylık maaş kadar ‘kıdem’ ödemekle zorunlu. Bu bir maaşın yüzde 8.33’üne denk geliyor. Bu oranın asgari ücretteki parasal karşılığı 148 lira. Yapılan çalışmada oran yüzde 4.5’e, parasal karşılığı da 80 liraya inecek.

Burada fonlar devreye girecek;’ her bir yıla karşılık bir aylık maaş kadar’ denilen bedel tırpanlanacak, yontulacak…

Açlık sınırı ‘maaşla’ çalışmasının karşılığı yasanın verdiği ‘hak’ böyle bir şey mi?

***

Canikli ‘Çalışanların müktesep haklarının elbette korunması önceliğimizdir, bundan bir taviz vermeden bu meseleyi inşallah çözeceğiz’ diyor.

‘Müktesep hak…’

‘Önceden elde edilmiş, kazanılmış hak’ korunacak, ödün verilmeden çözülecekmiş!

Birincisi, tümce içerisine serpiştirilen ‘anlamlarını’ bilmek için yardımcı kaynak gerektirecek sözcüklere neden gerek duyulur acaba?

İkincisi, kazanılmış hakların korunmasının yolu tırpanlamak mıdır?

Düşünüyorum da;

Hükümetin ‘uzun süreli’ gel-gitler yaptığı hiçbir konuda emekçi için ‘sevindiri’ sonuç elde edilememiştir. Son yıllarda gerek şu an çalışmakta olan, gerekse emekli maaşı bağlanmış olanları ilgilendiren yasalar ‘emekçiyi’ hep düşündürmüştür!

Ne zaman sonuçlanır bilmek zorda olsa sonuç şimdiden belli;

Firmalar, omuzlarındaki ‘prangadan’ kurtarılacaktır…

210517

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç