Hollanda…
Hollanda demokrasinin dışına çıkabilir.
Kınarız.
Ama mesele çözülmez.
Sorun, Türkiye’nin bu duruma düşürülmesindedir.
Bu durumun bile bile sürdürülmesidir.
Hollanda’daki demokrasinin kaç okka çektiği bizim için önemli değildir.
Türkiye’nin derdi, Hollanda demokrasisinin geliştirilmesi değildir.
Hollanda, Almanya, İsviçre, Avusturya, ABD… Haydi özetleyelim, Avrupa birliği ülkeleri ve bu birliğin “mukaddesatı eğer koro halinde karşımızda saf tutuyorsa, şapkamızı bir kenara koyup, düşünmemiz gerekiyor…
Tamam, hiçbir ülke öteki ülkenin gerçek anlamda dostu değil.
Ama düşmanı da olmamalı…
Bir ülkenin dış politikası, sürekli olarak düşman üretmemeli…
Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele karşı savaşan ve büyük bir zafer kazanan yeni Türkiye Cumhuriyet’in ilk hedefi, “yurtta sulh, cihanda sulh” olmuştu…
Yurtta milli birlik/dayanışma ve sulh tesis edilmiş…
Birkaç ay önce silah sıktığımız devletlerle sulh antlaşmaları imzalanmıştı…
Batı komşularımızla sulh…
Doğu komşularımızla sulh…
Güneydekilerle zaten sulh.
Kuzey zaten dost; silahı ile parası ile, diplomatik desteğini arkamıza alarak savaşmışız…
Hatta hatta… “Manda” adı altında ülkemizi kendi egemenliği alanına almaya çalışan neo-sömürgeci ABD ile bile düşman olmamışız.
Ve bugün…
Batı Avruya ülkelerinin çok büyük bir çoğunluğu ile tırmanan tehlikeli bir düşmanlık siyasetinin kulvarında yürüyoruz.
Suriye ve Irak ile risklerle dolu bir düşmanlık siyasetini işi silaha kadar vardırarak sürdürüyoruz.
İran’la malum… Neredeyse çatışacağız.
Rusya’nın uçağını Başbakanımızın emri ile düşürüyor ve sonra, pardon siyaseti ile dönüşünün koşullarını zorluyoruz.
ABD zaten üst-akıl olarak hedef tahtamız…
Yunanistan ise, kadim düşman… Kıbrıs kanayan bir yara, Ege kıta sağanlığı meselesi kangren olmuş, neredeyse ameliyatlık…
Ve Hollanda Başbakanı şöyle diyor:
- Köpeğin ısırdığı adam Hollanda vatandaşı… Hollanda ordusunda askerlik yapmış emekli bir vatandaşımız.
- Bu kişiyi kendi ülkenizde gerçekten korusaydınız da, gurbet ellerde ekmeğini kazanmaya mecbur bırakmasaydınız… derse ne cevap veririz; hiç düşündünüz mü?
- Niçin bu kadar gerildik? Ve bu gerginlikten kim beslenmeyi umuyor?