Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Oktay Erol

İLLUMİNATİ

Oktay EROL

Mason locaları, Marduk Gezegeni, Yahudi lobileri derken ‘illuminati’ üzerine de bolca yazılar okuyunca ‘bizi kimler yönetiyor böyle’ demeden edemedim!

Öyle ya; bizi kimler yönetiyor?

Daha ilkokul sıralarında, bağıra bağıra bize öğretilenler ‘cumhuriyet, kendi kendini yönetme rejimidir’ değil miydi oysa?

Konuyu biraz daha ‘bizleştirmek’  için de ‘ demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesidir’ denerek, demokrasiye gönülden bağlanmamız sağlanmadı mı?

Her şey iyi hoş da!

Gerek ülkemizi yöneten, gerekse dünya ülkelerinin başında bulunanlar ‘neden’ dışarı kaynaklı güçlerin elindeki ‘oyuncular’ olarak anlatılır?

Localar, lobiler…

 

* * *

Yıllarca Demirel’in masonluğunu konuştuk, onun ardından da Mesut Yılmaz’ın…

Peki, neysi masonluk?

Duvarcılık ya da inşaatçılık anlamını da içeren masonluğun temel ilkesi ‘insanlığın barış, mutluluk içerisinde yaşamasını amaçladığı’ şeklindedir.

Demokrasinin, ‘halkın kendi kendini yönetmesi’ diye tanımlanıp, halk tarafından benimsenesi sağlanırken; masonluğun ‘insanlığın barış içerisinde yaşamasını amaçlaması’  neden ilgi görmemiş, görmediği gibi de ‘hep’ bilnmezliğini korumuş?

Dünyanın birçok ülkesinde ‘mason kuruluşları’ bulandığına ilişkin bilgiler olmasına karşın…

İlginç değil mi ama?

 

* * *

Şu an elimdeki yapıt, Texe Marrs’ın İlluminati’si…

Yazar, yapıtı tanıtken ‘süper zenginlerin yönettiği bir dünya komplosu mu’ diye soruyor. Sonra da ekliyor: Dünyayı egemenlik altına alma düşüncesindeki bu gücün ülkemizi, evlerimizi, yaşamımızı bile tehlikeye atacak gündemleri var mı? Bankacı, sanayici, medya patronlarından oluşan, dünyanın servetini-yönetimini ele geçirmeye çalışan bu gizemli oluşum…

İlluminati’nin ‘komplo teorisi’ olduğu şeklinde savlar olduğu gibi, dünyada on kişi tarafından yönetildiği biçiminde olanları da var.

Üçyüz kadar alt kadronun, on kişi tarafından yönlendirilerek dünyanın her yerinde ‘etki’ gösterdiği şeklindeki savları da unutmamak gerek.

1575´te ispanya´da bulunan, özellikle ruhani güçleri olduğu savunulan bir dini parti ya da bu partinin üyelerine verilen isim, olarak da tanımlanıyor illuminati…

Marrs’a göre, bu on kişi kendilerini ‘bilge adamlar’ olarak tanıtıyor.

Dünyanın her yerindeki yatırımlara, rejimlere, politik gelişmelere istekleri hızla ulaşıyor, egemenliklerini gösteriyorlar.

Bugün Amerika’da yapılan seçimlerin tamamında etkileri yadsınmıyor.

On kişilik “bilge adamlar” grubunda Fransa´dan, üç, ABD´den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ile Güney Afrika´dan birer üye bulunduğu düşünülüyor.

Yönetici on kişinin bulunduğu yere ‘iç çember’ adı da veriliyor.

Bu “iç çember” üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Mahson Tarikatı, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları…

İlluminati Komplosu´nun amacı, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak…

Şunu da ek olarak söyleyelim;

Amerikan başkanları hep masondurlar…

Baba Bush, Clinton, Reagan, W. Bush…

Masonlar, illuminati içerisindeki bir koldur; yapacakları her iş, girişecekleri her eylem illuminati emri olarak düşünülebilmektedir…

 

* * *

Yazar Texe Marrs, ülkemizde illuminati’nin ‘etkinliği’ konusunda bir bilgi vermemekle birlikte, halkımızın bu konuya duyarlı olmasını önermektedir.

Ne mi yapmalıyız?

AB uyarılarını, Başbakan’ın ABD dönüşü tavrını, toplumun iki-üç yılda nasıl ‘gerildiğini’ görmüyor muyuz yoksa?

Son yüzyıldaki ‘komplolar-provokasyonlar’ tarihini anımsayalım…

* * *

Dönüşte, restorasyondan çıkan Yaverin Konağı’na uğruyoruz.

Yüksek duvarlı iki kapıdan ilkini seçip, önce yenileşen konağı kat kat geziyoruz.

‘Butik Otel’ odalarını, terası, nargile salonunu…

Sonra, bahçede, üstte bir masaya oturuyoruz.

Portakal ağaçları, ağaçların yaprakları, çiçekleri, yaydığı koku…

Bir de Yaverin Konağı…

Harcanan iş gücüne kimsenin bir şey diyeceği yok.

Akşam karanlığı yavaşça abanmak üzerine Kozan’ın…

Çay getiren konak çalışanına soruyoruz:

‘Hangi saatlerde yoğun oluyorsunuz?’

‘Öğle ile akşam sıra bekleyen bile oluyor. Diğer zamanlar sakiniz. Gerçi kaleye çıkanlar, genelde buraya da uğruyorlar. Çay ikram ediyoruz. Yorgunluk atmış oluyorlar…’

 

* * *

Pelesenk yağı, birçok çiçeğin karışımından bu bölgede yapılırmış bir zamanlar.

O kokuların tamamını ayrı ayrı burada bulmak olası.

Ne de olsa aylardan nisan…

Ne de olsa portakal çiçeği, lale, kekik, melengiç kokuyor Kozan.

Ne de olsa Kozan Kalesi var ışıldayan…

Ne de olsa…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER