(*)
Siz de biliyorsunuz, sizde tanıyorsunuz Memet’i…
Sokakta yanınızda, işyerindeki karşı masada, yolculukta yan koltukta, mahallenizde komşu!
Fazlada gözü yok!
Köşe dönmekle uzaktan-yakından ilgilememiş!
‘İşini bilmeyi’ ‘işindeki dürüstlük’ olarak algılamış!
Koltuk için ‘yalakalık’ yapmamış Memet’i; biliyor, tanıyorsunuz değil mi?
* * *
Ben tanıyorum…
Her krizde en büyük ‘yara’ alandır o!
Köşesine çekilip ‘haksız kazançtan’ başka her şeyi düşünendir o!
Sıkıntılarını evde yansıtmamak için ‘erken’ yatandır o; yatağın içinde bazen ağlayan, bazen sızlanan, bazen kahreden, çocukları olmasa yaşamı boş bulandır o!
O, daha düne değin ‘rahatça’ ödediği kredi kartını ödeyemez duruma gelmiştir!
O, iş varken ‘işsiz’ kalmıştır!
O, Memet!
* * *
Bizim başbakanımız…
Ekonomiyi canlandırmak için düğmeye basan(!); otomobil, beyaz eşya satışını hızlandırmakla sorunun çözüleceğine inanan başbakanımız bir şeyi unutmuyor mu?
Bunları, bugünkü koşullarda alabilenin zaten krizle uzak-yakın ilişkisi yok!
Onlar, ‘krizden’ etkilenmemek için çalışanlarını kapıya koymadılar mı?
Bunları alanların arasında Memetler yok!
Memetler mi?
Kapıya koyulanlar arasında…
Borcunu ödeyemiyor!
Başbakanımız Memetleri suçluyor, diyor ki:
Kusura bakmayın kredi kartının ‘mağduru’ olamaz! Kredi kartı nedeniyle borçlananları ayrı yere koyuyorum, dürüst bulmuyorum! Fazlasını kullanma hakkın yok, kullanırsan bedelini de ödemelisin!
* * *
Benim tanıdığım Memetler ‘kullanırsan bedelini de ödemelisin’ tümcesine takılı kaldılar.
Bunun ‘bedeli’ nedir?
‘İşsiz’ kalmanın ardından, ‘kart’ borcunu ödeyemeyen borçlu suçlular(!), dürüst olmayışlarının(!) bedelini ödemeliler; öyle değil mi?
Bu bedel nedir?
Başbakanımız bunu da açıklamalı ama…
YORUMLAR