Kusura bakmasın ‘milli irade’ gereği yönetimi ellerinde bulunduranlar, bu ‘iradeyi’ göstermemiş olsalar kanımca ‘halk’ daha rahat yaşayacak…
Burada ‘milli irade’ nerede kullanılıyor sorusu düşünülebilir…
Nerede kullanılmıyor ki?
Örneğin halkın oyuyla seçilir, halkı tanımazlar!
Örneğin ‘teğet geçiyor’ dedikleri kriz, ikinci dünya savaşı yıllarını anımsatır!
Örneğin ‘çözeceğiz’ dedikleri tüm sorunlar çözüm arar!
Örneğin kurumlar arasında olan ‘uyumu’ yok edip kargaşa yaratırlar!
Örneğin…
‘Milli irade’nin verdiği güçle yapılanlar saymakla bitmez!
* * *
Bu ‘milli irade’ kavramına hep takıyorum ben!
Siyasi partiler yasasının izin verdiği, siyasi partilerin de ‘milletvekillerinin maaşlarına zam yapma toplantısı’ gibi üzerine atladığı ‘halkın seçeceği adayı belirleme toplantısı’ sonucunda belirledikleri isimler için verilen uğraşı kanımca hiç kimse unutmamıştır!
Sanki Ankara’daki parti başkanlarının oyu ile seçileceklermiş gibi, kentlerinden tüyüp Genel Merkez binalarına ‘mitili’ atanların, her gün çeşitlenerek yayılan söylencelere göre ‘şekillendiklerini’ anımsamayan yok kanımca!
Ne zaman ki, ‘etkili-yetkili’ ağzın, ‘hayırlı olsun, çalışmalarına başlayabilirsin’ iletisiyle ‘beklentinin coşkuya’ dönüşmesi; adayın daha Ankara’dan çıkmadan kentinde duyulup davullar çalınması, halaylar çekilmesi…
‘Adayımız Genele Başkana daha yakın’ söylemi yayılması…
Genel Başkanın belirlediği ‘adayın’ halka sunularak seçtirilmesi, buna ‘milli irade’ adı verilmesi…
Faşizmle tanımlanabilecek bir gelişme bu…
* * *
Şu ‘teğet geçme’ olayı…
İnsanların yürekleri yanıyor, ocaklar sönüyor, umutlar bitiyor…
Bunun adı ‘teğet’ mi olmalı?
Yaşadığım kent ‘sanayi’ yönünden oldukça yoksul! Varı yoğu tarım, varı yoğu hayvancılık, varı yoğu emekli maaşı…
Tarım dibe vurdu!
Hayvancılık öyle!
Emekli maaşları da…
Neden?
Krizin ‘teğet’ geçtiği bir ülkede, bunca dibe vuruşun anlamını düşünmek yetmez mi?
Bu da yetmezmiş gibi; hükümetin suyuna gidişlerini gözlerin ortasına sokarcasına ‘dibi göründü’ mavraları ile dolu yazı yazan ekonomistler, geçen haftaki yazılarında yüzde 13,8’lik üretimdeki daralmayı satır aralarına sıkıştırmayı becermeye çalıştılar!
Bir de Başbakanın, Türk. İş’in yapacağı ‘iş durdurma’ eylemine ‘greve gideceklermiş-gitsinler’ benzeri pişkin tümceler söylemesi ‘teğet’ çerçevesinde ele alındığında, Bağ-Kur’luya verdiği beş liralık zam ‘anlam’ mı bulmalıydı?
‘Milli irade’ çerçevesinde birde…
* * *
‘Milli irade’den güç alanlar, daha seçilmeden önce verdikleri sözlerle anılması gerekirken; ne yazık ki bambaşka ‘icraatlar’ için seçilmişlercesine karşımızda durduklarında ister-istemez ‘hayal’ kırıklığı yaşarız…
Kınarız, yerden yere vururuz da; iki yılda bir karşımıza çıkmış olsalar da olanları, yanlışları, eksikliklerini bir çırpıda unuturuz, bağışlarız!
Seçmenin her ‘bağışlaması’, seçilenin toplumdan ‘ayrı düşmesidir’ bir yerde!
İyi bir yaşam, dediler!
Herkesin insanca yaşayacağı bir düzen, dediler!
Hakça bölüşüm, dediler!
Kurumlar arası uyumda çağdaşlık, dediler!
Uygarlığın herkesçe yaşanması, dediler!
Sonucu söylemeye ‘gerek’ var mı?
Kusura bakmasınlar; beni ‘milli irade’den saymasınlar!
Çünkü benim özlediğim böyle bir karmaşa değil!
YORUMLAR