“Mesnetsiz…”

“Mesnetsiz…”

ABONE OL
26 Kasım 2021 10:50
“Mesnetsiz…”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber, Çukurova Barış’ın ana sayfasında yer aldı!

Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile AKP sözcüsü Ozan Gülaçtı arasında geçiyordu…

Güllaçtı, belediye bütçesine yeterince bütçe ayrılarak, sokak hayvanların daha iyi koşullarda bakımının sağlanması için “önerilerde” bulunmuş, Başkan Karalar’da verdiği yanıtta “lafı çarpıtmadan konuş, mesnetsiz konuşuyorsun” demişti!

Karalar’ı yanıtlayan Gülaçtı da “mesnetsiz sözünü size iade ediyorum” diyerek karşılık vermişti!

“Mesnet” sözcüğü, İngilizce’den dilimize karışıp/ melezleşen bir terim. Mühendislikte kullanılan, yapısal/ dekoratif ankatınlada kullanılan bir sözcük. Bir düzlemde her hangi bir açıyı güçlendirmek için kullanılır. Destek, dayanak anlamına da gelir.

“Mesnet”, Türkçe ’de olumsuzluk eki olan “sız/ siz” eklerinden olarak “destek-siz/ dayanak-sız” anlamı taşıtılıyor, bir de “mesnetsiz” olabiliyor!

Türkçe “destek, dayanak” sözcükleri kullanılmak yerine, yabancı kökenli sözcüklerin sonuna “aynı eklerin” getirilmesinin ne denli bilimsel olduğu konusu, dilbilimcilerin işi…

Üzerinde durmak istediğim konu başka…

***

Şu an Meclis’te bulunan hiçbir “vekilden” Bülent Ecevit gibi güzel Türkçe konuşmasını beklemeyelim, tamam da; aynı dönemin, en sert/ en kaba sözlerini gerek alanlarda, gerekse Meclis’te “kim” söylemişse, “o” tonda kullanmasını beklemek çok mu?

Düşünsenize, bir Meclis’te Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş var. En ağır koşullar yaşanıyor. Sokaklar yaşam alanı yerine savaş alanı gibi.

Kullanılan sözlere baksanıza; goministler, kadayıfın altı yandı, faşist baskılara son, emek düşmanları hesabını verecek, davadan dönemsem vurun, hakça bir düzen, barış için gidiyoruz…

Bu sözler bile durduk yerde söylenmezdi! Bir zam, bir kuyruk, bir can kaybı gibi olgular ardından söylenirdi!

Yalan/ yanlış söylemlerden uzak durulurdu!

Şu an z kuşağının ya kitaplardan okuyabileceği, ya da filmlerden görebileceği “bu güne” göre başka karelerdi!

O dönemde “sözcükler” üzerinde kavgalar yapılmış olsa da, “mesnetsiz” denilmemiş/ kullanılmamıştı!

***

Adana Anakent Belediyesi’nde yaşanan bu ya da benzeri tutumun, başka belediyeler/ başka tartışmalı toplantılarda da yaşanmadığını ileri sürmek gerçekçi olmaz!

İstanbul/ Ankara toplantılarında neler olduğunu duyuyoruz!

Tepeden gelen dalga, öyle büyük bir hızla büyüyüp/ gelişiyor ki; mecliste yaşanan kavgaların/ tartışmaların/ mahalle ağızlarının benzerlerine yerel yönetimlerde de tanık oluyoruz!

Milletvekilleri anlar mı bilmem, ilkokula giden çocuğu olan bir tanıdığım, “çocukların uyuma saatinden önce televizyonu açmıyorum, siyasetçileri izletmek istemiyorum, gördüklerini unutmayıp/ yineliyorlar” dedi.

Öndeki/ arkadaki, iktidarı/ muhalefeti, kadını/ erkeği ayırmıyorum; hepsi birbirinden berbat!

O “koca” dediğimiz, o “ulusal istenci” arkasına alanlar olarak bildiğimiz, o “demokrasinin gereklerini” yerine getirdiğine inandıklarımızın salt “salı konuşmaları”  bile çirkin/ ayrılıkçı maç amigolarını bile geride bırakacak nitelikte!

Bu bir bozgun!

***

Eğer sisteminiz, yurttaş yerine “lider” bağımlısı konuma getirilmiş, onların dudakları arasından çıkan isimler koltuklara yerleştirilirken adına “ulusal istenç” denilmişse, “kokuşmanın bozgunun” bulunağını başka yerde aramaya gerek yoktur!

Daha baştan “ilk düğme” yanlış yere iliklenince, aldıkları yanlış kararların sonucu “yurttaşa” mal edilince, ele geçirdikleri rantlar kendilerine hak sayılınca, insanlar yoksullukla boğuşurken şatafatlı yaşama koşunca…

En bol “dil” kirliliğini, topluca oldukları ortamlarda duyunca…

Nereye bakılması gerekiyor; sokağa mı, pazar tezgahına mı, market rafına mı, kur çizelgesine mi, üniversite bahçelerine mi?

En son “bütçe görüşme” toplantılarında; el- kol hareketleri, gözler yuvalarından fırlamış/ etrafa tükürük saçan sözleri, birbirlerini anlamamak için her şeyi denemeleri…

O salondan bulunan “kimin” hakkı var buna?

Konuşulan, bu yurdun insanının ekmeğinden bölerek verdiği vergilerinin nerede/ nasıl kullanılacağı değil mi?

Peki, yapmak istediğiniz? Onun yöntemi bu mu?

***

Her şey orada bitse/ bitmiyor işte!

Meclis’te oluşan bir gelişmenin iz/ düşümü yerel yönetimlerin meclis solanlarına dek uzanıyor!

Ne, nerede, nasıl kullanıldıysa sorulmak/ yanıt aramak yerine, denilen anlaşılmadan saldırı durumuna geçiliyor!

Çünkü her gün Melis’te benzeri o denli çok olay yaşanıyor, o denli çok “denilen” anlaşılmadan ön/ yargılardan oluşan tutumlar/ davranışlar öne çıkıyor ki…

“Mesnetsiz” konuşmalarla birlikte kirleniyoruz; biliyor musunuz?

251121

 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP