Bu halkı “hak” edin…

ABONE OL
23 Mayıs 2022 16:17
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Oktay EROL

Politikacılar oldu/ olacak beklentisi içerisinde polemik konusu olan “seçim” için düğmeye basıldı gibi…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Adana’da “Bir gençlik şöleni” etkinliğinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Maltepe’de “milletin sesi mitingi” ile partililerin karşısına çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “biz ‘gelin canlar bir olalım sevelim sevilelim’ diyoruz, ne kavga siyasetine kurban edilecek ne de küresel güçlerin hesaplarına peşkeş çekilecek evladımız yok, seksenbeş milyonun tamamını kardeşimiz bilecek, geleceğe omuz omuza yürüyeceğiz” derken, Kılıçdaroğlu da “ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız, vatan bizim vatanımızdır, aş/ iş/ adalet istiyorsanız, çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız bize katılın” dedi.

Geleceği kaygı bürülü olanlar mitinglerde buluşurlar! Kimi kendi isteğiyle içinde birikmiş acıları çıkarmak adına, kimi de birilerinin zoru/ birilerinin verdiği söz ya da bindirilerek o alanda bulunurlar!

İşinde, gücünde, zorlukları olmayanların alanlarda ne işi olabilir ki?

Bugün “gelişmiş” denilen ülkelerde “bu” kalabalığı ya konserde, ya da karnavallarda bulabilirsiniz; bizde ise “seçim alanlarında”…

***

Bu ülkede yaşayan hiçbir yurttaş “bu yurdun” insanının başkalarına peşkeş çekilmesini istemedi, yabancı gelip dinlence kıyılarında özgürlüğün tadını çıkarırken bu yurdun insanının “açlıkla” sınanmasını da kimse istemedi, dar gelirli geçim zorluğu yaşarken hiçbir yurttaş “sığınmacılara altmış milyar dolar harcadık, daha da harcarız” denilmesini de istemedi!

Hiç kimse, “iktidara” benzerliği tartışılmaz “muhalefetin” yerel yönetim anlayışını da istemedi!

Bakın çevrenize, sokağı dolduran kalabalığa bakın, tribünleri ya da alanları dolduran kalabalığa bakın yurttaşın ne istediği, politikacılardan ne beklediği, nasıl bir ülkede yaşamak istediği, neleri geleceğin kaygısı olarak gördüğü belli değil mi?

Bir olup, tek yürek olup çözün; beklediğiniz nedir bilmiyorum ki!

***

Kılıçdaroğlu’nun mitingine çıkan iki çocuklu bir anne vardı. Eşi kapıcılık, kendi de yarım gün temizlik yapan bir kadın. Alanı dolduran, kanımca binlercesinin içini kemiren bir sorunu ortaya koyuyordu.

Şöyle dedi:

“İki yıl öncesine değin çocuklarımızın eğitimi için ne yapabiliriz, nasıl daha iyi eğitim almalarını sağlarız diye planlar yapıyorduk. Bugün çocuklarımızı nasıl doyurabiliriz onu düşünüyorum. Akşamdan sabaha gelen zamların altından nasıl kalkacağımızı düşünüyoruz!”

Bunca üniversitenin açılmasını, gençlerin mesleksiz/ işsiz kalmasını, iş alanlarında çalışanın boynu bükük kalmasını, aldığıyla doymamasını, patronların “hep” büyüyen olmasını, yurttaşın protein alamamasını, et/ süt tüketememesini, çocuğuna şeker alamamasını “kim” istedi?

İşlerinin iyi olmadığını, eskisi gibi satış yapamadığını, eskisi gibi gelen olmadığını söyleyen bir kasap esnafı vardı mitingde, “yüz gram kıyma için gelen müşterim var, ben vermekten utanıyorum da tüketiciye başka bir şans bırakılmadı ki, satış yapamayınca elektrik faturasını ödeyemiyorum, yarınımın ne olacağını göremiyorum” diye yakınıyordu!

Gençler tribünde, insanlar alanlarda “bu yaşananları” hak ediyor mu?

***

Ülkenin her gün biraz daha sürüklendiği “geleceksizliğe” üzülüyorum!

Gerçekten bu ülkede önünü görebilen, bir hafta sonrası için öngörüleri olabilen, başını yastığa koyunca rahatça uyuyabilen kaç kişi var?

Tribündeki gençlere, ya da Maltepe’deki kalabalığın arasına karışıp sorulmalıydı. Örneğin “bir ay sonrası için ne düşünüyorsun” denilmeliydi…

Bugün yurdun neresinde olursanız olun, hangi kalabalığa girip sorarsanız/ sorun, şu yanıtı alacağınızı düşünüyorum:

“Bir ay sonra bana akaryakıtın, şekerin, elektriğin ederinin ne olacağını söylersen bende sana düşüncelerimi söylerim. Nedenini de açıklayayım; benim her işim elektrikle, akaryakıtla!”

Yalnız büyükler değil, artık ilk/ orta sınıf okullara giden çocuklar bile “yarının belirsizliğini” konuşuyor aralarında; harçlıklarıyla eskisi gibi yiyecek alamadıklarını anlatıyorlar!

***

Kim ne derse/ desin, “seçim” için düğmeye basıldığı açık!

“İktidar” yirmi yıllık geçmişini unutarak “-cak, -cek” ekli sözlerle, “muhalefet” yıllardır süren başarısızlığının ardından yine “gitti/ gidiyor” söylemiyle alanlarda…

Ben Bakan Nebati’nin gözlerinde “gelecek” konusunda bir “güzellik” görmeyenlerdenim!

Ancak alanları dolduranların gözleri ışıltılıydı!

Adana’da Tribünleri dolduranların da, Maltepe’de alanda olanların da gözlerinde ışıltı vardı, bu “kötü” gidişin durmasını istiyorlardı, iş istiyorlardı, doymak istiyorlardı, beslenebilmek istiyorlardı, dinlence yerlerini gezebilmek istiyorlardı, konut/ araç edinebilmek istiyorlardı…

Son sözüm şu olsun: “bu halkı hak edin”, halk bunu istiyor!

Öyle ya, biz hepimiz kardeşiz ya!

220522

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP