Salt biyolojik ve fizyolojik kökenli değildir kokuşma. Kokuşmanın en pis, en kirli, en iğrenci (sosyolojik kurallar gereği) toplumsal olandır.
Nasıl ki; fizyolojik yapıyı yaşamda tutan organların hayatiyetlerinin sona ermesini dörtgözle bekleyen mikroplar, bakteriler, böcekler varsa, toplumsal yapıya hayat veren organların-kurumların işlevdışı kalmasını dörtgözle bekleyen düşmanlar ve hainler vardır.
Toplumun en zayıf ve kaotik ortamlarında dökülüverirler ortaya gizlendikleri yerden.
Nasıl ki; bakterilerin hücumuna uğramış fizyolojik yapının kaçınılmaz sonu, kokma ve çürüme ise, düşman ve hainlerin hücumuna uğramış bozuk toplumsal yapının kaçınılmaz ürünüdür o “pis kokular”.
Fizyolojik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan pis kokuları örterek, örneğin toprağa gömerek bertaraf etmek mümkündür. Toplumsal kaynaklı pis kokular bir yayılmaya görsün!.. Ne senin çoğunluk parmağın yeter o kokuları bertaraf etmeye, ne de sıradan yasaların ve yasakların!.
İçten içe bir ur gibi büyür ve sarar tüm bünyeyi… Soğumaz toplumun yüreği, ta ki, kokunun kaynağı vicdanlarda mahkum olana dek!…
Ve çok önemli bir hüküm daha koyalım ortaya… Doğurgandır toplumsal pis koku!. Zira pis koku doğası gereği, daha baskın bir diğer pis kokuyla kapatmak ister bir öncekini. İşte toplumu yıkıma götüren ana etken de budur.
Kokuşmayı, dolayısıyle çürümeyi – yıkımı, hızlandıran toplumsal kanser yani pis kokuların kaynağı kurutulmadıkça ne toplumsal huzur sağlanabilir, ne de eşitlikçiliği temel alan sosyal devlet kavramı yerini alabilir vicdanlarda.
Çare adına, tek etkin kurum, adil, tarafsız ve bağimsız yargı gücüdür.
Yargı yerine parmak çoğunluğunu çalıştıranın, yargının önünü kesmek, yandaş yargı yaratmak adına her düzenlemeyi göze alanın, “pis kokulardan” şikayet etmeye hakkı yoktur!..
Fizyolojik yapıyı organlar, toplumsal yapıyı kurumlar ayakta tutar.
İster fizyolojik, ister toplumsal yapılardan bir “ceset” çıkmasına göz yumanın “pis kokulardan” şikayet etmeye hakkı yoktur
Zira toplumun ögesi insandır Toplumun bozulduğu yerde insan, insan faktöründe erdemin bozulduğu yerde ise toplumun bozulması kaçınılmazdır.
Ve toplum bozulmuşsa, ne yazık ki orada, insani erdemler, akıl, izan ve vicdan işlevde değildir.
Yani işin özü şudur ki, toplumsal kokuşma istemiyorsan;
Kurumlara akılcı yöntemlerle, toplumsal çıkarlı yasalarla hayatiyet kazandıracaksın…
O kurumları, bireysel ihtirastan, egodan ve bireysel çıkar çarkından kurtaracaksın…
Toplumsal kokuşmanın kaynağı güvensizlik, güvensizliğin kaynağı ise taraflı ve ayrıcalıklı uygulamalardır.
Yönetenden yönetilene; kişileri vicdanlı ve izanlı kılacak sistemin kurumlarını oluşturacaksın her şeyden önce ki, “Pis kokular” meydan bulmasın.
*Güven kurulmadıkça “kokuşma” kaçınılmazdır.
*
Hukuku, bağımsız, tarafsız, adil ve güvenilir kıldın mı?…
Salt hukuki değil, idari kararlar ve uygulamalarla da vicdanları sızlamasını önledin mi?
Ve diğerleri de…
Bu sayılanlara tüm kurumları da dahil ederek, bireysel ihtiras, ego ve çıkarcılıktan, yandaşlıktan kurtarma adına bir gayret içinde oldun mu!?..!?
– Eeee? Cevap “Hayır” ise, ne şikayet ediyorsun Pis Kokulardan!
11 Eylül 2017
YAZARLAR
5 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce