9 Eylül. Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle noktalandığı tarih. Emperyalizmin, İzmir’de denize dökülen palikaryalarını son kurtarma telaşına düştüğü tarihin yıldönümü yani.. Ulusun bu mutlu gününde gazetelerin başlığı bu değil, gelen “Pis Kokular”a dairdi. Eski Bakan Zafer Çağlayan ABD’de Zarrab Dosyasına dahil edilmiş, meğer o “Pis Kokular” da ABD’de yenilen bu naneden’miş.
Peki de; o pis kokular, vicdanlarda varlığını hep koruyor değil miydi!?
Kimileri unutmuş olsa da,, kimileri unutturulduğunu zannetse de adaletin unutmayacağı aşikar değil miydi oysa!?.
Zira, davulcu kabahatinden yayılan anlık bir koku değildi ki o pis koku; o hengame içinde dağılıp gitsin. Toplumsal kokuşmuşluğun ve çürümüşlüğün eseriydi.
O kokuyu, parmak çoğunluğuyla yok saydırmanın elbet bir gün, bir yerlerde hukuksal engele takılması mukadder değil miydi!?.
Olayın üzücü, üzücü olduğu kadar onur kırıcı, rencide edici tarafı şu ki, fizyolojik, biyolojik, sosyolojik yönden vicdanları sızlatan tüm emareleri apaçık ortada iken o “pis kokuların” bir biçimde bizim adaletimizden kaçırılmış… ve yıllar sonra yaban ellerde bir adaletin ağına takılmış olması…
*
Çürümüşlük yok oluştur, kokuşma ise o yok oluşun dışa vurumudur.
Bu gün “Pis Kokular Geliyor!” diyerek adaletin siyasallaşmışlığından şikayet yerine, çare, o gün, dışa vuran çürümüşlüğü, “siyasallaştırmadan” hesabının sorulmasıydı.
Ogün ucunun biryerlere dokunmasından korkanların, bu gün kaçınılmaz olan o “pis kokulardan” şu veya bu gerekçeyle şikayete hakları yoktur!.
Kokudan şikayet etmeyecek idiysen, çürümeyi ve kokuşmayı önleyecektin. Fizyolojik yönden sağlıklı yaşamın, sosyolojik yönden de toplumsal ahlakın ve erdemin gerekli koşullarını sürdürülmesini sağlayacaktın, ki sağlıklı, huzurlu, güvenli “kokusuz” toplum oluşsun.
Bunun için de adalaetten hiç ama, hiçbir noktayı kaçırmayacaktın, adaletli işlemesi için de hukukun önünü sonuna kadar acacaktın!…
Birileri birilerinin önüne yatarken yok muydu o “pis kokular!”?
Uyduruk imzalı, “bedeli tarafımdan ödenmiştir” diyen peçeteler, belge diye sunulup meclis tutanaklarına geçirilirken, gelmiyor muydu o “pis kokular!”?
Ben ne yaptımsa başbakanın emir ve talimatıyla yaptım, o istifa etsin diyenin nasıl susturulduğu adaletin değil de toplumun yorumuna bırakılırken yok muydu ortalıkta o “pis kokular!”?
Bilmez misin o “pis koku”ya neden olanlar en büyük cesareti, “biz Allah’tan başka kimseye hesap vermeyiz!” naralarından almışlardır!… Bu naraların o “pis koku”da hiç mi payı yok sanıyorsun!?…
Hiçbir koşulda parmakların, hukukun yerini alamayacağı gerçeği bilinip dururken, TBMM’de parmaklarla yok sayılan çürümüşlüğün yaydığı o “pis kokular” çoğunluğun vicdanlarında aklama adına karşılık buldu mu sanıyorsun!?..
Ninem derdi ki; “kahpe, koku çıkmasın diye, giyer kocaman şalvarı.” Ve eklerdi arkasından, “Şalvar ne yapsın, çatlamışsa sahibinin ar damarı!”
10 Eylül 2017
YAZARLAR
5 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce