Tarihçi Sinan Meydan, DEM Parti milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in, bugün T24’te kaleme aldığı yazıda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ‘İslam Hukuku’ açısından yaptığı değerlendirmelerine tepki gösterdi.
Meydan, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımında şu sözlere yer verdi:
“Cumhuriyetin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyorsunuz. Her şeyden önce Cumhuriyet sayesinde kul değil birey, tebaa değil yurttaşsınız. Hatta bugün o Cumhuriyetin Meclisini yönetiyorsunuz, ama her fırsatta o Cumhuriyete saldırıyorsunuz.
Nasıl rahat mı Meclis koltukları? Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin, Atatürk’ün kurduğu Meclisinden Atatürk’ün devrimleriyle elde ettiğiniz kazanımlarla Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti olur olmaz eleştirmek müthiş bir lüks olsa gerek? Eğleniyor musunuz? Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de, Ortadoğu’da sizin gibi iyi koşullara sahip vekiller yok. Ne vekili, Meclis bile yok…
Bugün Türkiye’nin etrafında, dinciliğin, mezhepçiliğin, etnik bölünmenin girdabında cihatçı çetelerin, terör örgütlerinin cirit attığı, yıllardır dikta rejimlerinin halkın kanını emdiği, emperyalizmin oyun alanına dönen Ortadoğu’da oluk oluk kan akarken, her gün çocuklar öldürülürken, insanlar demokrasi ve barışa hasret kalmışken, sizin hala Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyetin anlam ve önemini kavrayamamanız trajik doğrusu.
Cumhuriyet tabiki eleştirilebilir, ancak Cumhuriyeti, şeriat hukuku yerine laik hukuku kabul ettiği için eleştirmek “bağnazlık” veya “cehalet” göstergesinden başka bir şey değildir.
Klasik siyasal İslamcı ağzıyla konuşuyorsunuz: Neymiş, “Cumhuriyet kendini Allah’ın yerine koymuş!”
Koca bir palavra…
“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır” diyen Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, egemenliği saraydan, sultandan alıp asıl sahibine, ulusa verdi. Bu amaçla Atatürk, savaşın ortasında orduyu kurmadan önce Meclisi kurdu. Bu Meclis, saray saltanatına, şeriat hukukuna son verdi.
Atatürk, Türkiye’yi dinsel kurallarla değil, insan aklının eseri çağdaş kurallarla yönetecek laik bir düzen kurdu. Çok da doğru yaptı. Laiklik olmadan o dilinize doladığınız demokrasinin kurulması olanaksızdır.
İyi kötü işleyen bir Türk demokrasi varsa, daha doğrusu yakın zamanlara kadar vardı, bunun temelinde Atatürk’ün laik karakterli devrimlerinin olduğunu biraz tarih ve sosyoloji bilen herkes görebilir.
Cumhuriyet, kendini Allah’ın yerine falan koymadı. Cumhuriyet Halkçı bir anlayışla 7’den 70’e halkın aydınlanması için bir eğitim devrimi yaptı.
Cumhuriyet, köye okul ve öğretmen götürdü. Siz de Cumhuriyetin o okullarından yetişmediniz mi?
Cumhuriyet, halkın kanını emen aşiret yapısına, ağalık düzenine, tarikat, cemaat baskısına, medrese kafasına karşı çıktı, çağdaş uygarlık değerlerini savundu.
Cumhuriyet, kadına insanlık onuruna yakışır haklar verdi.
Cumhuriyet, bağımsız, üniter, laik bir ulus devlet olarak kuruldu. Atatürk, Lozan’da elde edilen barışı, “Yurtta barış dünyada barış” formülüyle bir barış düzeni haline getirdi.
Cumhuriyet, uzak yakın neredeyse tüm ülkelerle iyi ilişkiler kurdu.
O Cumhuriyet, etrafı ateş çemberi ile çevrili bu coğrafyada, şimdilik 101 yıldır yeni bir savaşın parçası olmadı. Başı sıkışan herkes soluğu Türkiye’de aldı, alıyor.
Cumhuriyet dine değil yobazlığa karşı çıktı. Camiler açıktı.
Cumhuriyeti kuranlar savaşta zarar görmüş ve tarihi değeri olan camileri tamir ettiler.
Kuran’ı Türkçeye tefsir ettirdiler. Dini bayramlar özgürce kutlandı. Ezan hep okundu. Ezanın 1932’den itibaren Türkçe okunmasını “Allah’ı yasakladılar!” diye açıklamak ise düpedüz bir aldatmacadır.
Türk ulusunun Allah’a kendi dilinde “Tanrı” diye seslenmesinden daha doğal ne olabilir. Bundan ancak Arap hayranları ve Türkçeye düşman olanlar rahatsız olur.
Bu Cumhuriyeti sokakta bulmadık. Bu Cumhuriyetin nimetlerinden yararlanıp her fırsatta bu Cumhuriyete her saldırdığınızda karşınızda beni bulacaksınız.”