Parti ‘üzerine’ (2)

Parti ‘üzerine’ (2)

ABONE OL
24 Ağustos 2024 13:10
Parti ‘üzerine’ (2)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Habip Hamza ERDEM

Siyasal partilerin oluşumu, Batı’da, önce buluşulup tartışılan ‘kulüp’ler biçiminde olmuştur.

Şu farkla ki, İngiltere’de bu ‘aristokratlar’ın kulüpleri olurken, Fransa’da burjuva aydınları ile yoksul halk kesimlerinin buluştukları ‘kahvehane’ler olmaktadır.

Bugün bile korunan Saint-Michel, Saint-Germain ve Mouftard’daki Kafe’ler dünyaca ünlü aydınların uğrak yeri olup, sıradan her yurttaşın girebileceği mekanlardır.

Ki Sorbonne üniversitesinin çevresinde yer almaktadırlar.

Ancak burada ‘politika’ ile ‘siyaset’ arasındaki ayırıma geri dönerek, insanlığın başlangıcından buyana var olup olmadıkları sorusu sorulabilir.

Daha önce değindiğimiz üzere ‘siyaset’, Farsça’dan dilimize girmiş ve at bakıcılığı yani ‘seyis’likten türetilmiştir.

Atın huyuna ve suyuna dikkat ederek, ondan nasıl daha verimli bir biçimde yararlanmanın ‘yol’ ve ‘yöntem’i anlamına gelmektedir.

Sonuçta bir ‘teknik’ olmaktadır, ki sonradan para politikası, faiz politikası, ücret ve fiyat politikası gibi ‘ekonomik’ alanda bolca kullanılacaktır.

Hukûmet politikası’ ise, özde iktidara hangi teknikler ile gelineceği ve orada nasıl durulacağıyla ilgilidir.

İşte ‘siyasal parti politikaları’ denilen şey özde bundan başkası değildir.

Burada, Rousseau’nun ‘ulusal irade’ dediği şeyle bu ‘parti politikaları’ arasında bir ‘ilişki’ kurmaya kalkmak, ancak ve sadece ortalıkta ‘siyaset bilimci’ diye dolananlar ile ‘siyaset’ mesleğini icra edenlere özgü bir durum olmaktadır.

Ancak ve ne var ki, ‘siyaset’in dışında kalan ‘politika’nın (le politique), ekonomik, sosyal, psikolojik, ideolojik gibi toplumsal yaşamın belli bir ‘alan’ını (domaine) oluşturduğu da bir gerçekliktir.

İşte ‘siyasal parti’lerin ortaya çıkışları ile birlikte, bu ‘politik alan’ sadece ‘parti’ denilen ‘gruplaşmalar arasındaki ‘yarış’a (ki ne yarışı olduğunu yazmasak da olur) dönüşmüş olacaktır

Şöyle de söylenebilir, bugün dünya genelindeki ‘siyasal parti’ler arasındaki ‘yarış’, ‘siyaset bilimi’ denilen disiplinden çıkarılacak olursa, geriye ‘politika’ adına hiçbir şeyin kalmayacağı görülecektir.

Yani, ‘politik alan’ın da ‘bilimsel’ olarak ele alınabileceği açıktır ama, bu, en azından Türkiye’deki ‘siyaset bilimci’lerinin ilgi ve bilgi alanının dışındaymış gibi görünmektedir.

Siyasal Parti’lerin ‘siyaset bilimi’ denilen disiplinin biricik ‘nesnesi’ olması, onları, ‘ulus kurma’dan ‘sınıf kurma’ya değin toplumsal yaşamı ‘dönüştürme’nin  ‘vazgeçilmez ögesi’ konumuna yükseltmiştir.

Böylece ‘demokrasi’nin de demokrasi türevlerinin de ‘bilimi’ bu ‘parti bilimi’ olan ‘siyaset bilimi’ olacaktır.

Öyle ki, partisiz bir cumhuriyet ya da partisiz bir ‘demokrasi’nin olabileceği, bu yaklaşıma göre, ‘bilim dışı’ olarak görülecek, ‘üzeri’nde düşünmeye bile gerek duyulmayacaktır.

Her ne kadar Simon Weil’in ‘siyasal partilerin lağvedilmesi’ üzerine yazılan ‘not’a gönderme yaptıysak da, insanlığın ‘bugünkü aşaması’nda bunun olanaksız değil ama ‘çok zor’ olabileceğini düşünenlerdeniz.

Bununla birlikte, bu ‘tez’i ciddiye alıp gerekçelerini sorgulamak ise, en azından ‘bilimsel tutum’un bir gereğidir diyeceğiz.

Oysa kuşku yok ki, böyle bir tez, sözde ‘siyaset bilimci’yi elinden oyuncağı alınmış bir çocuk konumuna düşürebilecektir.

Böyle bir yazı dizisi bağlamında, insanlığın başlangıcından itibaren ‘politika’nın kısa da olsa tarihine girilemese de, ‘politika’nın ‘siyaset’e dönüştüğü ‘partili aşaması’nın 19ncu yüzyılın ikinci yarısında başladığı söylenebilir.

Ancak ‘tek’ partiden ‘çok’ partililiğe ve son dönemde ‘yüz partililiklik’ gibi gerçek bir ‘anormallik’ aşamasına geldiği de apaçıktır.

Bu yazıyı sonlandırırken, bunun bir ‘demokratik zenginlik’ değil ama ‘düşünsel yoksunluk’ ve hatta bir ‘siyasî sefalet’ olduğu söylenebilecektir.

Bununla birlikte ‘siyaset’in bir ‘zengin işi’ olduğu da bir başka gerçekliktir.

Böylece Rousseau’dan esinlenen ‘Millî irade’ kavramı anlam ve kapsamını yitirecek ve ‘halk iradesi’ (vouloir du peuple), ya da denildiği üzere ‘hak ve adalet’in gerçekleşme şansı, yerini ‘başka veya başkalaşmış’ bir ‘irade’nin gerçekleştirilmesine bırakacaktır.

Ve bizim sözde ‘siyaset bilimci’lerimiz ile ‘siyaset esnafımız’ bu ‘başkalaşmış irade’nin tutsağı olup, onunla yatıp onunla kalkacaklardır.

Ve buna ‘siyaset bilimi’ demekten utanmayacaklardır.

(Sürecek)

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP