Siyaset uğruna polemiğin her türlüsü, siyasi partilerin yönetiminde hoş görülebilir.
Sonuç olarak, her siyasi parti iktidara gelmek ister ve bu uğurda ise, en büyük rakibi olan iktidardaki parti ile toplum önünde münakaşa yaratacaktır ki, seçmeni kendisi için ikna edebilsin.
Ancak, iktidarda iseniz, yani devletin yönetim kontrolü size teslim edilmişse, siz bu yola başvuramazsınız! Sizin göreviniz, devleti en verimli şekilde halka hizmet edecek politikalarla çalıştırmak olmalıdır.
Ancak, hepimiz biliyoruz ki, bu ülkemizde “ideal” sayılabilecek ilişki çerçevesine uyulmuyor. İktidarı elinde tutan parti yöneticileri de, muhalefet partilerinden farksız, hatta bir başarı ölçüsü olarak, muhalefetten daha saldırgan polemiklere girişebiliyorlar.
İKTİDARIN YURT POLEMİĞİ
AK Parti gibi, 20 yıl bir ülkede iktidar olunca, artık bazı vaadleri “yapacağız” zamanlaması içerisinde açıklayamazsınız.
Çoktan yapmış olmanız gereken hizmetleri, vatandaşa ileri bir tarih vererek sunduğunuzda da, inandırıcılığınız sorgulanır.
3600 Ek Gösterge konusunda olduğu gibi…
Son olarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu teminat vererek, 3600 Ek Gösterge konusunun halledileceğini söylese de, sanıyorum, kendisini dinleyenler dahil olmak üzere, böyle olmayacağına “inananların” daha fazla olduğunu gözlemleyebiliriz.
Cemevlerinin resmi olarak ibadethane statüsüne kavuşturulmaları gibi…
Sayın Cumhurbaşkanı, seçim öncesinde “ilk 100 gün içerisinde yapılacaklar” listesinde vaadde bulunduğu halde, bugüne kadar bir kez dahi anılmamış bu konu hakkında, sanıyorum Alevilere sorulduğunda, bu iktidar döneminde cemevlerinin resmi statüye kavuşturulmayacağı konusunda kahir ittifak olduğu görülür.
ÖĞRENCİLERİN YURT/BARINMA SORUNU VAR MI, YOK MU?
Yukarıdaki örneklere benzer daha onlarca örnek verilebilir. Ancak, son günlerde gündemi meşgul eden öğrenci yurtları konusunda Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun verdiği demeçleri takip ederken, AK Parti’nin artık başarılarından söz etmek yerine, başarısızlıklarını örtme dönemine geçtiğini fark ettim.
Nitekim, yurt sorunu gündeme geldiği andan itibaren, Bakan Kasapoğlu, aslında böyle bir sorun olmadığı tezini işliyor.
Bu yöntem ise, hem kendisini ve hem de partisini yıpratıyor.
Anladığım kadarıyla, Bakan Kasapoğlu ile tartışabilmek için, önce kendisine “yurt sorunu” olduğunu kabul ettirmemiz gerekiyor.
Ancak, aldığı pozisyon gereği, sorunun varlığını kabul ettiğinde de, “hükmen yenilmiş” olarak kayda geçecektir.
Şimdi, ters mantık işleterek, Bakan Kasapoğlu’nun sorunu nasıl gizlemeye çalıştığını görelim.
KASAPOĞLU’NUN MATEMATİKLE DE SORUNU VAR!
Bakan Kasapoğlu’nun Ahmet Hakan’ın programında verdiği bilgilere göre;
Türkiye’de 8 milyon yükseköğrenim öğrencisi var, ancak, bunun 4 milyon 410 bini açık ve uzaktan eğitim öğrencisi. Yani, yurt sorunu olmayan kesim.
Geriye kalan 3 milyon 925 bin öğrencinin ise, 2 milyon 300 binin kendi şehrinde, yani ailesinin yanında kalıyor. Yani, bu kesim de, yurt ihtiyacı yoktur, diyerek ayırdığımız kesim.
Kasapoğlu, ortalama yıllık, üniversite nedeniyle il değiştiren 400-450 bin civarında öğrenci olduğunu belirterek şöyle bir ifade kullanıyor: “Bunun 4 yıllık toplamı 1 milyon 800 bin civarında. Biz ise 300-350 bin civarında bir taleple karşılaşıyoruz.”
Şimdi, gelelim matematik bilgisine:
Yüksek öğrenimdeki öğrencilerin 4 yıllık yurt talebi 300-350 bin ise, bu yıllık ortalama 75-87,5 bin öğrenciye tekabül eder. Doğru mu?
Peki, devam edelim: daha önceki konuşmalarından biliyoruz ki, Bakan Kasapoğlu, toplam yurt kapasitesini de 720 bin olarak açıklamıştı.
O halde, bu kapasiteyi de 4 ile bölelim ki, yılda yaklaşık olarak ne kadar öğrencimiz yurtları boşaltıyor bilgisine ulaşalım. 720.000 : 4 = 180.000.
Bu demektir ki, her yıl 180 bin öğrenci yurtları boşalttığı halde, talep sadece 75-87,5 bin civarında!
Peki, durum böyle ise, neden Bakan Kasapoğlu yurtlarımızda boş yerlerimiz var, kim yurt bulamadıysa, bana gelsin, diyemiyor?
Yurt sorunu olmadığını (eğer gerçekten yoksa!) boş yurt odalarını göstererek kanıtlamak varken, Bakan Kasapoğlu neden demeçlerle yetiniyor?
Acaba, Bakan Kasapoğlu matematikte bir hata (kurnazlık demeyelim ona!) yapmış olabilir mi?
BAKAN POLEMİK YAPMAZ, İŞ YAPAR!
Ben, açıkçası, Bakan Kasapoğlu’nu izlerken üzülüyorum.
Çünkü, Kasapoğlu tüm gayretini ana muhalefet partisi ile polemik yapmaya veriyor.
Halbuki, oturduğu makam icra makamıdır, polemik yapma makamı değil.
Kaldı ki, başarılı bir polemik yapamadığını da görüyoruz.
Bakan Kasapoğlu her gün gazetelere demeç vereceğine, ihtiyacın yüksek olduğu iki ilimizde, yeni yapılacak öğrenci yurtları için temel atma töreni düzenleseydi, eminim ki, çok daha başarılı ve ikna edici bir profil çizebilirdi.
Ama, bu tercih elbette kendisinin. İcraat yerine, polemik yapmayı tercih etmesini yadırgasam da, söyleyecek bir sözümüz yok.
Sanıyorum, polemik yapmanın da, dayanılmaz bir cazibesi var ve milletvekillerinin yapması kabul edilebilir polemikleri bakanlar üstlenerek, bundan kendilerine siyasi bir fayda umuyorlar.
Unutmamak gerekir ki, seçmen, icra makamında oturanları yaptığı hizmete göre değerlendirir.
Belagatınızın veya polemik yeteneğinizin güçlü olması artı puan olabilir, ama hizmet süreniz bittiğinde “şunları yaptım” diyeceğiniz eserler yoksa, emin olun, dünyanın en iyi polemikçisi de olsanız, seçmen sizi o koltukta oturmaz.
YAZARLAR
3 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce