Biraz ara vereyim dediğim günden bu yana, değerli dost ve okurlarımdan aldığım çok sayıdaki mesaj şu; “Hocam biz kobay mıyız?”
Nedeni belli tabi…
Toplumun, devletten hızlı ve güvenli “aşılama” yükümlülüğünü yerine getirmesini beklemek hakkı olsa da; diğer bütün temel insan hakları gibi sağlık hakkının da pandemiden çok önce gasp edildiğini hatırlamak gerek…
Çok şükür şehir hastaneleri müşterisiz kalmadı, diyen asrın lideri ve ortakları bir kez daha toplumun değil şirketin çıkarlarını öncelemiş gözüküyorlar.
Gerçi alıştık…
Alkışlayanların hala utanmaması prim kazanmalarına neden oluyor…
***
Varlığı kuşku yaratan bir “Bilim Kurulu” var. Bakın ne demişler:
Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer: “Aşı, 0-28 gün aralıkla uygulandığında antikor, yani bağışık yanıtının 0-14 günde yapılana göre daha yüksek olduğunu görüyoruz…”
Yok, devenin nalı…
Geçmişte birlikte çalıştığımız bir bilim adamı dostuma göre; “ikinci dozu 28 nci güne ertelemenin ilk dozdan sonra oluşan immün yanıtın azalmasına yol açabileceği ve böylece salgın ortamında 14 ve 28 nci günler arasındaki 14 günlük gecikmenin;
Salgının şiddetlenmesine hizmet edebileceği ihtimallerini dikkate alarak, faz-3 çalışmasında aşının 14 gün arayla denenmesine karar verilmiştir…”
***
İkinci dozun 28 gün sonra yapılmasının bilimsel bir yanı var mı?
Hayır, yok…
Neden böyle yapıyor diye sordum;
“Aralık ayı başında 20 milyon doz geleceği belirtilen aşı ancak ay sonunda ve yalnızca 3 milyon doz temin edilebildi.
Anlaşılan en riskli grupların aşılanması bile birkaç aydan önce mümkün olamayacak, aşı teminindeki gecikme devam edecek.
İşte bunun için aşıyı 14 gün yerine 28 gün arayla yapmayı planlıyorlar. Böylece aşı aralarının açılmasıyla kazanılacak zamanda aşı eksiğini kapatmaya çalışacaklar…” Dedi…
Ona inanıyorum…
***
Şimdi burayı dikkate okuyun;
Hatırlarsanız Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara 22 Aralık’ta, İngiltere’de coronavirüsün yüzde 70 daha hızlı yayılmasına neden olan mutasyona ilişkin;
“Bizim ülkemizdeki genetik takiplerde ve mutasyon incelemelerinde şu ana kadar tespit edilmiş böyle bir verimiz yok” demişti…
Doğru mu, değil mi bilmiyoruz:
Çünkü Prof. Kara’ nın sözleri dışında, coronavirüsün genetik takibi ve mutasyon incelemelerine ilişkin bilim dergilerinde yayınlanmış, tıp otoritelerine sunulmuş tek bir veri yok.
Buna karşın Tabip Odası “mutasyona” uğramış virüsün Eylül, Ekim 2020 aylarında ülkeye girmiş olabileceğini söylüyor…
***
Öncelikli olarak bir milyon sağlık çalışanı ve 12 milyon 65 yaş üstü için en az 26 milyon doz aşı gerekirken 2 milyon doz gelmesi bir yana, faz 3 çalışmasına ilişkin ara raporların bile açıklanmadığı bir aşı, söz konusu olan…
Üstelik Sinovac aşısının Türkiye’deki faz 3 çalışmaları 60 yaş üstünü de kapsamıyor.
Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu önce sağlıkçılar sonra 65 yaş üstü diye açıklamalar yaparken, uzmanımız çok önemli bir uyarı yapıyor:
“60 yaş ve üzerindekileri kapsayan araştırmalar Brezilya ve Şili’de yürütülüyor. Şili’deki çalışmanın toplam denek sayısı çok az (2.300) ve bu çalışma çok geç başladı. (27 Kasım) Ara dönem sonuçlarının elde edilmesi için belirlenmiş tarih ise Şubat 2021…
Öte yandan bu iki çalışmadaki gönüllülerin kaçının 59 yaşın üzerinde olduğu da şimdilik net değil. Hal böyleyken Türkiye’nin aşıyı yaşlılara uygulaması, önemli yan etkilere yol açabilecek akıl dışı bir tercih olur.”
***
Sizleri bilmiyorum ama büyük şair yazar Ataol Behramoğlu gibi bende biz 65 yaş ve üzeri insanlara haksızlık yapıldığını,
Son aşı açıklamalarını okuyunca da “kobay olarak” kullanıldığımızı düşünmeye başladım…
Bilim kurulu sessiz kalabilir, anlarım…
Fakat buna kim, neden ne hakla izin veriyor, benim yaşımda ve üzerimizdekiler neden sesini çıkarmıyorlar anlamış değilim…
***
Tüm dünyanın kullandığı aşıları biz neden kullanmıyoruz, ülkeler milyonlarca aşı yaparken, bizde hala neden aşılamaya başlanmadığını sormak hakkımız değil mi?
Geç kalınan her gün yüzlerce insanımız hayatını kaybediyor, ama ülkeyi yönetenler “maliyeti” diğerlerine nazaran çok daha yüksek aşıyı getirmekte ısrar ediyorlar…
Aynı aşıyı bir ülke 13 dolara alırken bunlar 70 dolara alacaklar; aradaki farkın kime nereye gittiği belli mi?
Bu ısrara makul bir yanıt veremedikleri için Moderna’nın Amerika dışına aşı satmadığından tutun da, Pfizer-BioNTech’in Türkiye’ye aşı ayırmadığına kadar asılsız açıklamalarla halkı oyalamaya çalıştılar…
***
BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin bu açıklama üzerine Türkiye’ye 550 bin doz ayrıldığını ve 25 bin doz da gönderildiğini söyledi.
Böylece 25 bin doz aşının çoktan ülkeye geldiğinden haberdar olduk… Bu aşılara ne oldu, kimlere yapıldı bilen var mı?
Kaldı ki, BioNTech’ten 550 bin doz, Sinovac’dan 50 milyon gelse bile 120 milyon dozluk ihtiyacı karşılamaya yetmiyor.
Aşı bir yana enjektör de yetmeyebilir. Bakanlık enjektörsüz, aşı yapılamayacağını yeni fark etmiş ki, önceki gün Devlet Malzeme Ofisi, 55 milyon enjektör alacağını duyurdu.
İlana “Ofis, malzemeyi dilediği istekliye vermekte tamamen serbesttir” maddesi koymayı da ihmal etmemişler. Anlaşılacağı üzere aşıdan sonra enjektör alımında da kimlerin para kazanacağı çoktan belirlenmiş…
***
Yani bunlar “para” kazanmak için kafa ütülerlerken başta sağlık çalışanları olmak üzere vatandaşlar ölmeye devam ediyor, edecek…
Şimdi ben size sorayım KOBAY MIYIZ?
GÜNAYDIN…
İstanbul 04.01.2021 05.15
YAZARLAR
6 saat önceEKONOMİ
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
1 gün önceYAZARLAR
2 gün önceYAZARLAR
2 gün önce