“İkimiz de biliyoruz, sevgilim
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.
İkimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi…”
Bugün duygu yüklüyüm. İlk sevdaya tutulmuş ergen genç gibi yüreğim titriyor. Bir garip duygu beni epeydir tetikler durur. Özlemlerim artıyor. Geçmişe ve o geçmiş içinde olan her şeyi yanı başımda hissederek yaşamak istiyorum.
1970 yıllarının dalgaları arasında, yanı başım da yiğitçe savaşan kardeşlerimi; yürüdüğü vakit sokakları titreten yiğit ve yakışıklı amcamı, halkı uğruna en sevdiği evlatlarını dahi halkının kavgasına adayan babamı, sadece benim değil devrimcilerin anası annemi, anti-faşist mücadele kavgasının kıvılcımını omuz omuza yaktığım karındaşim Şevket’imi ve bi cümle tüm sülalemi.
Bugün duygu yüklüyüm!
Dinlediğim bozlakla başlayan isyan, aşkta ve sevdada halkım adına, tüm benliğimi kaplıyor.
Sevdasını aşka dönüştüren yürekteki sızı gibi sanki her şey kayıp gidiyor ellerimin arasından.
Bugün duygu yüklüyüm…
BİBİ!
Kültürler gelecek nesile, kuşaktan kuşağa akar. Her kuşak kendi zaman diliminde, geçmişi bir çırpıda unutmayan aradaki bağı sağlar. Dün dünde kaldı can cağazım demez!
Cumhuriyet öncesi ve cumhuriyetin son üç çeyreğinde çoklu aile yaşamı ve sülela birliği önemliydi.
Tıpkı çukur dizisinde söylendiği gibi
“Tektiler, Birdiler, Kardeştiler.” Biri diğeri çin göz kırpmadan her şey yaparlardı.
Birbirlerinin Hızır’larıydılar!
Bibi’ler vardı.
Herkesin Bibi’si.
Küçükten büyüğün saygı duyduğu bibi! Onun isteğini geri çevirmez, benim karizmam var diye gocunmazdı.
Çünkü ben yoktu.
Biz vardı.
Sülale çıkarı, kişi çıkarından önde gelirdi.
Aradan yıllar geçti.
Kapitalizmi hükmü tüm değerleri yıktı. Kapitalist kültürün özünde ego var. Ego tavan yaptı.
Çıkar; kardeşi kardeşten etti.
Birimiyiz sorusunun karşılığı, değiliz!
Tek miyiz sorusunun karşılığı, değiliz!
Kardeş miyiz sorusunun karşılığı, değiliz!
Oldu!
Oysa kalın bağa tutunarak bütün acılara rağmen herkes mutluydu.
Bibi’ler yaşlandı. Bir tas su verecek birini bulamıyor. Kapısını çalacak kimse kalmadı.
Tek çaresi kaldı!
Hızır’ı çağırmak.
Hızır gelir mi ki? Sanmam.
Hızır’ın eli sülalenin içinde birilerindeydi.
Ama o birileri kapitalizmin çarkında kayboldu gitti.
Dün tüm CHP dünyası birdi, tekti, kardeşti. Her CHP’li diğeri için ölüm şerbeti içerdi. Birlikte sevinir. Birlikte üzülürlerdi.
Yol arkadaşlığı çok güçlüydü.
Tekirdağ’daki, Hakkari’deki, Trabzon’daki ve Adana’daki aynı dili konuşurdu.
Bu değerler kayboldu.
Emek En Yüce değer algısı da, kardeşçe ve omuz omuza yol yürüme, badana altında eridi gitti…
Hey Bibim, hey!
Nerede kaldı o güzel günler.
31 Mart 2024 günü Değişim ve dönüşüm iddiasıyla umut doğdu.
Ama fazla sürmedi.
Ego yine ortaya çıktı. Her şeyi berbat etti. Kardeş kardeşe vurmaya başladı.
Bekliyoruz!
Ya bir lider çıkacak. Ya da bir rüzgarla gelen tohum gibi çiçek açmadan kuruyacak.
Gündem çok karışık. At izi, it izine karıştı.
“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.”
Ağıt yakan, yanık sesiyle geçmişimizi türkülerle anlatan, hopucunu ve deli çayın çılgın sesini özledim be bibim!
Bütün mümkünlerin kıyısında dolanıp duruyorum.