Kozan Çukurova’nın kültürün de önemli yerleşim merkezidir. Her tarafı tarihi yansıtır. Dağında, ovasında tarım ve hayvancılık faaliyeti var. Tarımsal ürün desenleri içinde pamuk önemli yer tutmaktaydı.
Mart ayında tarlalar traktör sesleriyle inler, mivzerler koza tohumunu kazma bıçaklarıyla edilecek alan yaratır. Tohum yan sapmalarla toprakla örtülürdü.
Mart ayı dört gözle beklenirdi. Toprakta büyüyen çocuklar için traktöre binerek, dönme dolap sistemi içinde toprağın karnını yararak kozayı ekmek en büyük zevkti.
Toprak öyle güzel kokar ki, baharın yarattığı sevinçle gök yüzüne fırlayan cırrıkların çığlıklarıyla karışarak; dalga dalga baharı haber verirdi.
Gözün alabildiği her tarlada toprağı üretime hazırlayan köylü traktörünü sesiyle birlikte görürdün.
Akşam eve geldiğinde yarın yeniden üretmenin keyfini tatmak icin yatağa uzanır, çıranın loş ışığın da derin uykuya teslim olunur.
Yorgunduk!
Akşamı loş çıra ışığın da geçirirdik!
Ama mutluyduk.
Çünkü yarın kaygısı yoktu. Korkmadan yeniden üretme hazır olmak isterdik. Üretilen ürün tarla da kalmazdı.
Her ekilen ürünün alıcısı hazır olur. Çiftçinin yeniden üretim yapacağı düzenek tıkır tıkır çalışırdı.
Pamuk toplanır, harallara basılır. Çok duman çıkaran kamyonla Adana’daki pamuk pazarında satılır. Çırçır ve iplik fabrika sahipleri bizzat gelir ve pazarlık ederek ihtiyacı olan pamuğu alır.
Aldığı ürünün parasını peşin verirdi. Soluğu melek girmez de alınırdı.
Köyde elimize tutturulan listelerde bir yıllık siparişler alınarak kamyona doldurulurdu. Sonra Adana kebabını iştahla yiyerek köylere yol alınırdı.
Devlet tarıma çok önem verir, köylüyü Ziraat bankası ve diğer tarım kurumlarıyla ciddi desteklerdi.
Köylü devleti yanında hissettiğinden yarınına güvenle bakardı. Sadece tarlada üretim yapılmaz, köylerde kurulan yazlık sinemaları kaçırmazlar.
” Zahide’m kurban olayım/ sallama beşik…” türküsü etkisiyle, silahların çığlıklarıyla gök yüzüne haykırırlardı.
Aradan yıllar geçti:
Teknoloji gelişti.
Tarım da kullanılan araç ve gereçler çok çeşitlendi.
Ama Köylü her geçen gün; üretimde ve pazarlamada terk edildi. Köylerde göç hızlandı. Güzel ve mutlu günler kayboldu.
İki kardeş bir karış toprak için birbirine küstü. Köy sinemaları kapandı!
Zahide türküsü duyulmaz oldu. Yoksulluk köyden kente göçü sel akışı içinde sürüklemeye başladı.
Köyden kentte göç yeni sorunları beraberinde getirdi. Köylü varoş çıkmaz sokaklarında yaşamaya mahkum oldu.
Sorumlusu kim?
Sosyal devleti dirhem, dirhem yiyen yeni devlet düzeni. Cumhur devlet sistemi ve bu sistemi getiren AKP-MHP faşizmi.
Veeee ”Zahide’m kurbanım/sallama beşlik…” türküsünün sarhoşluğu için de kendi yaşamını savunacak örgütlükten yoksun olan, örgütlenmeyi elinin tersiyle iteleyen köylümü?
”Zahide kurbanım…” sen söyle!