Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Yaşam buysa “yazık” insana!

Yaşananları anlamaya çalışıyor musunuz?

Yaşananları anlamaya çalışıyor musunuz? Yakından uzağa gidelim… Depremde neler yaşandı öyle? Günlerce ulaşılamayan yerlerden çığlık sesleri geliyordu! Molozların üzerinde bekleyen çocuklar “kimsesiz” kalırken yok oluyordu/ bulunamıyordu bir daha! Günlerce altından çığlıkların geldiği molozlara dokunulmadığı söyleniyordu! Kıştı/ soğuktu/ aç kaldılar/ barınak bulamadılar! Soyu olmayasıca “doymazlar” yaşanan umarsızlığı kazanca çevirdiler, görmek istemeyenler sustu, yokluğu/ bitkinliği/ umutsuzluğu fırsat alanlarında büyüttüler…

Bir gerisine gidelim… Tüm dünya yaşatılan “salgın” ülkemize de bulaştırılmıştı! Kim neden yaşamını yitiriyordu, aşılar yapılırken “neden” güvence isteniyordu, aşı yaptırmayanlar “neden” toplu taşımaya/ markete/ mağazalara/ hastaneye/ pastaneye alınmıyordu… Evlerinden çıkarılmayan belli yaş gruplarının ne yedikleri, nasıl beslendikleri, neyle doydukları, neyle geçindiklerini dillerinin ucuyla sorsalar bile yanından pek geçmediler! Hem evlere hapsettiler hem de “iyi yaşayın, bağışıklığınızı artıran besinler tüketin” dediler; insanı anlamazlar!

***

Üç günden bu yana Bolu’yu konuşuyoruz! Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bulunan 238 kişinin konakladığı Grand Kartal Otel’inde çıkan yangında yetmişaltı kişi yaşamını yitirdi! Bu sayı dün altmışbeşti! Yarın sayı değişecek mi bilmiyoruz! Kent merkezinden uzakta, dağın tepesinde, yaşananlar gösteriyor ki “önlem” konusunda çalışılmamış, yapılışında/ yangın merdiveninde/ kullanılan malzemede sağlıklı araştırma yapılmadan kullanıma açılmış bir otel! Kış aylarında doluluk oranı yüksek, günlük “asgari ücret” kadar oda bedeli ödeyenlerin buluşma yeri…

İşin içerisinde insan, işin içerisinde insanın diri diri yanması, işin içinde ahşap yapının içinde tutuşmak, işin içinde yalımın benzetilmesi zor yüzler, işin içinde yanında eş/ çocuk/ yakın/ arkadaş/ bildik/ tanıdık olunca duruyor “insan” olan! Buna karşı kayıtsızlık, buna karşı duyarsızlık, buna karşı “çürümüş” ilişkili sözler duyunca bölünüyor “insanım” diyen!

***

Bakın, bu sözü Fransız yazar/ filozof Albert Camus, demiş ki; “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın…” Bu yurdun yurttaşının “nasıl öldüğüne” iyi bakın! Karşılaştırma yapmak istiyorsanız, bizden “geri kalmış” olan ülkelerin insanlarıyla birlikte, bizden “ileri gitmiş” ülkelerin insanlarının içinde bulundukları koşulları, sel/ salgın/ deprem/ yangın gibi olgularda ne yaptıklarını, hangi çözüm yollarına başvurduklarını düşünün!

Olan oluyor, herkes “suçlu kim, kim işini savsaklamış/ kötüye kullanmış” sorusunun yanıtını arıyor! Olgunun bu denli “basite” indirgenişi, azlı ya da çoklu yaşam alanlarının “gereken” biçimde gerçekleşmesi için “eylem birliği” olmayışı hep uzaklarda kalıyor! Her toplu yaşamını yitirenlerin olduğu olaylarda, bir daha olmaması için girişilmesi gerekenler yerine, birbiriyle kavgaya tutuşanlara tanık olmak bitmiyor, hep yenilerine kapı aralıyor!

***

Ülkemizde insanlar “nasıl” yaşamını yitiriyor? Soma’da, Aladağ’da, salgında, depremde, dağın doruğundaki otelde… Ülkemizde “bilindik” biçimde yitip gidiyor insanlar! İnsanları koruyacak önlemlerden uzak dur, sokak hayvanları uyut, doğayı katlet; bir avuç “insan” olmayı unutmuş doymazların var olmalarını/ daha çok kazanmalarını sağla! Yaşam buysa “yazık” insana! 220125