Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mekin ŞAHİN

Mücadele etmeden kazanılan zafer tuzaktır

Aşkın yorganı, fakirin üstünü örtmez! Gündem her gün değişiyor. Artık ülkeyi yöneten AKP hükümetinin geçerli senaryosu kalmadı. Elindeki malzeme defolu. Kendinin kullanım süresi dolmuş. Dün AKP’ye oy veren halkta 22 yıl sonra AKP tarafından yönetilmek istemiyor. Tek çaresi kaldı. Muhalefetin yarattığı boşluktan faydalanarak sürekli gündemi değiştiriyorlar. Halk geleceğini kurtaracak gündeme kapı aralamasın, konuşulmasın ve sokaklar halkın arz ve talep çığlıklarına kucak açmasını engelliyorlar. Başarılıda oldular. Muhalefet sokağa çözüm projelerini anlatmak üzere inmediğinde; dün yaptıklarını bugünde yarında yapmaya devam edecekler. Kullandıkları argümanlar, önlerine konan siyasi mutasyonun sonuçlarıdır. Bu tutumla geçmişte sonuç aldılar. Bir kez daha aynı yöntemle sonuç almayı deniyorlar. 2015 yılında kaybettikleri seçimleri, HDP’ye saldırarak, hendek çatışmaları yaratarak, hükumetin kurulmasını engelleyerek; Haziran’da kaybettiği seçimi Kasım ayında tekrar kazandı. Bugünde 31 Mart 2024 yılı seçim yenilgisini; darmadağın edilmiş üretim sistemine rağmen yeni bir yöntemle aşmaya, güç kazanmaya ve devleti yönetme iradesine sahiplenmeye devam ediyorlar. Cumhur ittifakı BOP’un isteklerini yerine getirecek iki saç ayaklı birlik. Birinin kimliğinde ‘’dincilik’ ’var. Öbürünün kimliğinde’ ’sözde milliyetçilik’’ var. İkisi birleşerek Türk-İslam senteziyle devleti yönetiyor. Mustafa Kemal çizgisinin ötesinde, emperyalizmin isteklerini; baskıyla, hukuka aykırı adaletsiz yönetimle yerine getiriyorlar. Önleri boş, engel yok. Halk öndersiz ve örgütsüz. STK ve sendikalar kendilerine sunulan sınırın dışına çıkmadan güya görev yapıyor. Örgütlü örgütsüzlüğü oynuyorlar. Meclis içi ve meclis dışı muhalefet anlık tepkilerle sonuç almadıkları halde alışkanlıklarını sürdürerek, AKP-MHP ittifakının Türkiye’yi götürdüğü felaketi sadece izliyorlar. Sol örgütlerin yapacağını AKP-MHP ittifakı yapıyor. ‘’Saldır, saldır, sadırda büyü ….’’ Önüne gelene öyle böyle diyerek durmadan saldırıyor. CHP’ye saldırıyor. Kendinden olmayan belediye başkanlarına saldırıyor. İçi ve memur emeklisine saldırıyor. İşçi ve memur sendikalarını muhatap dahi almıyor. Köylü umurunda değil. Eğitimi ‘’dinci’’ ve ‘’ırkçı’’ müfredata teslim ediyor. Sağlık tarikat ve vakıf adı altında özel sektöre bırakılıyor. Ordu ve polis teşkilatlarında ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ diyenleri artık istemiyorlar. Kısaca korkuyorlar. Korktukça daha kötü ve Türk devlet kültürüne aykırı uygulamayı telaşla devam ettiriyorlar. Bütün bunlar olurken; muhalefet mücadele etmeden zafer kazanmak istiyor. Ruhu yorgun düşen, verdiğini sandığı kavgada çaresizce bataklığa saplanır ve kendini kurtaramaz.

Başta CHP, sonra diğer sol örgütlere ve her gün anası ağlayan Türkiye halkına bir kaç sözümüz var: Görmenin ne olduğunu karanlık öğretir. AKP-MHP ittifakı size hiçbir şey öğretmedi mi? Nefes almayı yaşamak sanıyorsan, günün birinde soluksuz kalmadığında insanca yaşamak olmadığını anlarsın. Görmenin ne olduğunu karanlık öğretir. Ama öyle şey yaşarsın ki gördüğünü sandığın şeylerin göremediğin şeyler olduğunu öğrenirsin. Sızlamayan her organın sana huzur verdiğini sanıyorsun. Ama o acıyı beyne taşıyan sinirler harap olmuşsa haberin olmaz. Ateş ocağına düştüğünde gör; sızlayan ve acı veren organın seni canından bezdirir.

Kimi vakit şükredersin. Elden ayakta düşmedim. Kimseye muhtaç değilim dersin. Oysa, o çok şükür seni, senden teslim alır. İnsanca yaşama çabana gem vurur. Bedenin çalışır ama beynin tutsak olur. Sevdiklerinle geçen her güne bayram sevinciyle sarılırsın. Düşmüşsen yoğun bakıma o sevinci bilmez, tatmaz ve yaşamazsın. Yoğun bakımdan kurtulduğunda, açlığın damarlarını söndürdüğünde, korktuğunda, güvenle yaşama birlikte sarılacağın sevdiklerinin seni teker teker bıraktığını anladığında sevinçlerin. Mücadele etmeden zafer kazanılamayacağı korkusu yüreğini saracaktır. O an çökersin. Sevdiklerin yoktur. Bir sürpriz paketinden çıkan hediye gibi sürekli anılarda yaşarsın. Ama o anılar seni geleceğe taşımaz. Objektif koşullara sen niyetini taşımadan sadece düşlerle avunmuşsun. Yol yürüdüklerin kaybolmuş. Nedensiz ve uydurma bahanelerle kaybolmuş. Kaybolanlar düşlerine bahane yarattığın liman olur. Kendi kabahatini ve yanlışını yol yürüdüklerinin üzerine atarsın. “Ona güvenmiştim, yanılmışım” sözleri… Çaresizce hiç aldatmamış, aldatılmamış olmak istersin.

Oysa umutlar vardı. Umutlarımız vardı. Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi. Umudun çılgınca sonuçlarıydı. Alnı açık ve onurlu yaşamak ve yaşlanmak; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek. Umutlar, ah umutlar… Bunları istemek suç sayılamazdı. Ama sen ne yaptın. Bir kez olsun kendini, kendi yaşamınla ilgili sorguladın mı? Bir kez olsun kendi yaşamın adına taşın altına bırak vücudunu, elini koydun mu? Komşuna, sokağındaki kahvede, evinin ihtiyacını karşıladığın esnafa, seni taşıyan dolmuş şoförüne ve bil cümle halka ne yapmalıyız diye sordun mu? Bizi yönetmek isteyen partiler; kıçınızı yapıştırdığınız koltuktan kalkarak halka bir kez olsun siz ne istiyorsunuz diye sordunuz mu? Bunları istemek seni sadece insanlaştırır. Bunları çevrene sorarak vereceğin mücadele seni sözü dinlenen güç yapar. Siz örgütler halka rağmen halkçılık yapmadan, halkla iç içe onların istek ve arzularınızı dinleyerek çözümler yaratmanız sizi gerçek kimliğinize dönüştürür. Parti olursunuz! Kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğretirsiniz çocuklarınıza ve çevrenize. İşte o vakit başlar her yerde insanlaşma ve mücadele. Böyle davranıyorsun diye size deli demezler. Deseler de böyle delilik, sevgi yumağında sevdalar yaratır. Yarattığı sevdaya ne mecnunun ne dağlar delen Ferhat’ın sevdası ulaşamaz. İnsan ve yurt sevdası her şeyin üstünde kalır. Nefes almak yaşamaksa, insanlığa sahip çıkacaksın. Bilim diyor ki “en büyük savunma saldırıdır”. Saldır, saldır da büyü!

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER