Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mekin ŞAHİN

Türkiye Demokrasisi için kooperatif Gerçeği (2)

Cumhuriyet ilanıyla üretim sistemi inşa edilirken; devlet tüm üretim alanlarına fiili müdahale etti. Köylü milletin efendisidir sloganıyla başlayan inşa; yer altı ve yer üstü kaynakları mamule dönüştüren sanayi tesisleri kurdu. Ticari hayat için önemli olan ulaşım sorununu çözecek projeler uygulamaya koydu. Demiryolları, uçak fabrikası, Tekstil fabrikaları, gıda fabrikaları, şeker fabrikaları, tütün fabrikaları, ayakkabı fabrikaları, eğitimin bütünleştirilmesi, sağlık kurumlarının en ücra yerlere kadar götürülmesi, tarımda sanayi bitkilerinin ekilmesi ve pazarlanması vs.vs.vs.

Devletin bu kadar geniş alana girerek sistemi inşa etmesinin iki temeli vardı. 1. Sermaye birikimi zayıf. Bireysel ve banka sermayesi yok denecek kadar olması. 2. Özel sermayenin temel hedefi kar etmek. Karı garanti görmediği yatırıma girmekte kaçması ve Türkiye’deki burjuvanın yabancı sermaye ile ilişkilerinde güçsüz ve zaafları olması. Güçlü banka sermayesi olmadığı için banka sermaye desteği olmaması. Devlet sistemi inşa ederek güçlendirdikçe özel sektörde Türkiye’ye özgü gelişti, serpildi. Ama daha çok tekstil, gıda, ilaç ve montajcı fabrikalarla ve kendi kurdukları bankalarla topladıkları sermayelerle güçlenmeye devam ettiler. Teknoloji üreten sanayilere, motor üreten sanayilere, fabrika üreten tesislere, enerji kaynaklarını değerlendiren atılımlara daima uzak kaldılar. Her koşulda kısa günün karına baktılar. Çünkü devlet iç pazarı ithalat kotalarıyla, harç ve vergilerle koruyordu. Türkiye pazarı kendilerine yettiği için güçlü ve yaygın ihracat politikaları yoktu. Devlet bir yandan tarımı destekleyen uygulama ve hizmetleriyle, diğer yandan sanayileşme alanını genişletti. 1970 yılından itibaren daha önce cılız olan kamu sektörünün güçlenmesiyle, Türkiye pazarında rekabet yükseldi. Bu arada 1950 yılından itibaren özel sektör uluslararası sermaye ilişkileri iç içe girmeye başladı. 1970 yıllarda en yüksek seviyeye geldi. Rekabet bu nedenle çok acımasız biçimde sürmeye başladı. 24 Ocak 1980 ekonomi paketi ve 12 Eylül 1980 askeri darbesi acımasız çatışmanın sonuçları olarak tarihe geçmiştir. Cumhuriyet kuruluş felsefesi sistemi yukarıdan aşağı inşa ettiği için iç pazarını korumuş; üretimini ve ihtiyaçlarını gidermeyi ihracat üzerine kurmuştur. Dünya tarihinde ender görülen bir gelişme kaydetmiştir. 1984 yılında yapılan bir araştırmaya göre tarımda ve tarıma bağlı sanayide kendi kendine yeterli ilk beş ülkeden biri olmuştur. DSİ ile barajlar ve sulama sistemi, köy hizmetleriyle köylere ulaşım, elektrik, tarım kredi kooperatifleriyle tohum, gübre, zirai araç ve gereçler, ziraat bankasıyla köylüye verilen destek kredileri, ziraat odalarıyla tarımın daha kaliteli yapılması, TMO’le köylünün tefeciden kurtararak ürününü alması, Şeker fabrikası kurması, Sümerbank fabrikalarıyla tekstil-ayakkabı ve gıda fabrikaları kurması, Et-balık kurumlarıyla hayvancılık ve hayvancılık ürünlerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi, SEKA’larla orman ürünlerinin mamule dönüştürülmesi ve daha niceleri….

Kamu sektörünün 1970 sonrası güçlenmesi. Çukobirlik, Güney yağlı tohum birlikleri, Tariş, Trakya yağlı kooperatifler birliği, Fiskobirlik, Ant birlik ve daha niceleriyle Köylünün ürettiğini ortaklık zemininde sanayileşmeye taşıyarak on binlerce istihdam ve milli gelire katkısı… Dünyayı yöneten güçlerin iştahını kabartan bu gelişme; 12 Eylül 1980 darbesiyle Türkiye ve Türkiye halkının cehennemi oldu.

Dünya ekonomisine entegre olacağız savsatasıyla; özelleştirme adı altında cumhuriyetin yarattığı her şey yok pahasına satıldı, kapatıldı ve yok edildi.

1994 yılında Türkiye en temel ihtiyaçlarını dahi ithal eden ülke haline getirildi. O gün bugün sürüklendiği labirent içinde her geçen gün batağa saplanıyor. Türkiye bu labirentten çıkabilir mi? Evet çıkar! Yapılacak tek şey güncelleme yaparak, fabrika ayarlarına dönmek. Devlet ve kamu sektörünü üretimin ana ekseni yapmak, ihracat hedefi olan tarım ve sanayi üretimini yeniden koordine etmektir. Milyonlarca insanın katıldığı kooperatifleşme! Eşit ve adaletli paylaşımın olgunlaştığı milli gelirin yaratılması ve sosyal yaşamı huzura taşıyan üretimin yarattığı, yaşattığı demokratik devletle; yerli malı yurdun malının vaz geçirmezliği. (Devam edeceğim)

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç