Habip Hamza ERDEM
Değeri kendinden menkul yazar/çizer veya da kanaat önderlerinin büyük laflar edecekleri zaman, hemen ‘fotoğrafın büyüğüne’ bakmak gerektiğini söylediklerini biliyoruz.
Olgu ve olayları ‘bütünlüğü içinde ele almak’ deseler daha anlaşılır olacakları ise açık değil midir?
Ne var ki, ‘fotoğrafın büyüğü’ dedikleri zaman bile, kendi fotoğraf makinelerinin küçüklüğünden ne kadar haberleri vardır bilinmez.
Şimdi şu ‘Suriye olayları’ konusunda, sahadaki gazetecilerin bile ellerindeki ‘haritanın her saat değiştiğini’ gördükçe şaşkınlıklarını gizlemediklerini izliyoruz.
Televizyon başındaki eli sopalı olanlar ise, kendi boylarını aşan ‘Egemen Güçler’e gönderme yapsalar da, ‘anlık saptamalar’la yetinmek zorunda kalıyorlar.
En fazla ‘
bakalım zaman ne gösterecek?’ demek zorunda kalıyorlar.
Demek ki, ‘Fotoğrafın büyüğü’ ya da aynı anlama gelmek üzere ‘bütünsel akıl yürütme’ olanağından yoksundurlar.
Örneğin ‘Globalleşme’ denildiğinde etekleri zil çalarak, ‘Dünya küçücük bir köy oldu’ diye sevinç çığlıkları atarken, ‘Dünya sistemi’nin diyalektik deviniminden kesinlikle haberleri yoktu.
‘Akıllarının bu yanı’ tamamen kapalıydı da denilebilir.
Fransız ekonomist Jacques Sapir ise, Charles Bettelheim’in yönetiminde Sovyet Ekonomisi üzerine doktora tezini verdikten sonra, günümüz Rusya’sı üzerine yaptığı çalışmalarla ‘Dünya Sistemi’nin ekonomik, politik ve stratejik gelişmesinin ‘
büyük fotoğrafını çekmeyi sürdürmektedir.
Jacques Sapir’in çalışmalarını burada sıralamanın yararı yok.
Ancak birkaç tanesini kısaca özetlemenin yararlı olacağı söylenebilir.
Örneğin 1996 yılında, ‘Rus Kaos’u başlıklı çalışmasında ele aldığı ‘
Düzensizlik mantığı’na (
La logique du désordre),
Le Monde Diplomatique’de irdeleyen Bernard Frédérick “
Kaosun özelliği, tüm perspektifleri ipotek altına almasıdır” derken, Türkçe ‘önümüzü görememe’ haline gönderme yapmaktadır.
Bir başka deyişle ‘Kaos çıkarmak’la ‘Sis bombası atmak’ aynı şeyler olmaktadır.
Ne var ki, kaosun da bir ‘mantığı’ vardır. Yoksa kaos, durup dururken çıkacak bir şey değildir.
Şimdi Suriye’de ‘haritanın saat başı değişmesi’ni bir ‘kaos’ olarak görerek şaşırmak yerine, bunun ‘mantığı’nı araştırmak daha mantıklı değil midir?
Ulu orta ‘tarih’e gönderme yapmak ya da sahadaki güç dengesine bakmak, olsa olsa ‘anlık fotograf’ çekmek olacaktır.
Oysa, Rusya’nın Osetya’ya müdahalesinden başlayarak ‘Globalleşme’ denilen ‘galat-ı meşhur’ çatırdamaya başlamıştı.
Sonra herkesin kendi penceresinden gördüğü bir ‘Avrasyacılık’ terimi dillendirilmeye başladı.
‘Büyük asker’ eski Genelkurmay Başkanı’nın, BRICS’i Asya’daki sınır sorunlarını çözümlemek için kurulmuş bir örgüt olduğunu söyleyerek küçümsediğini anımsıyorum.
Oysa
BRICS Yeni ‘Dünya Düzeni’nin yeniden kurulmasında bir yeni ‘kutup’ oluşturacaktı (
pôle de reconstruction d’un nouvel « ordre mondial »).
‘Amerikan Düzeni’ çatırdıyor diyenlere ‘hubbu Amerikan’cılar gülüyorlardı ama daha geçen ay (22-24 Kasım 2024) Kazan’da, Altınla desteklenen
elektronik bir hesap birimine dayalı alternatif bir ödeme sistemi kurulması planlanıyordu.
Potansiyel olarak Dünya ticaretinin %40’ını oluşturan ülkeler ‘Dolar Sistemi’nin dışına çıkmak için harıl harıl çalışmaktalar yani.
İçlerinde, en Amerikancı olarak bilinen Suudi Arabistan da var.
Türkiye’de apansız bir ‘Sahte dolar krizi’ yaratılması ile ne kadar ilişkisi olabilir, doğrusu ben bilemem.
Ancak Trump’un, ne kadar zıplarsa zıplasın, Dünya Egemeni olmak misyonunun tükenişine engel olmayacağı açıktır.
Suriye diye başlamıştık değil mi, Suriye’de ‘Amerikan Planları’nın planlandığı gibi gitmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Her ne kadar “
Kaos tüm perspektifleri ipotek altına alsa da”, kaostan çıkmak için ‘kaosun mantığı’nı çözümlemek zorunluluğu vardır.
Yani elimizdeki ‘fotoğraf makinası’ sıradan bir ‘Çin Malı’ olmayabilir.
Belki de ‘uydudan görüntü’ alabilecek kalitededir, kim bilir?