Rifat SERDAROĞLU
Halkın devlet ile olan ilişkileri, Yasalar-Teamüller-Kurallar-Yönetmeliklerle düzenlenir ve adına Anayasa denen kitapta ruh ve vücut bulur. Anayasa, halkın devletle karşılıklı olarak imzaladıkları bir “Sosyal Mukaveledir.”
Hem halk, hem de devleti yönetenler, yürürlükteki Anayasa’ya mutlaka uymak zorundadırlar.
Bu ilişkide emir alan ve emir veren yoktur. Halk, bir hak satın almaz. Yasanın kendisine verdiği hakkın yerine getirilmesi için gerekli işlemin, sorumlu devlet memuru tarafından yapılıp yapılmadığını kendisi veya vekilleri aracılığıyla kontrol eder.
Anayasa’yı beğenmemek, değiştireceğini söylemek ve bu yolda yasal siyasal mücadele vermek elbette ki saygındır. Fakat makamı- mevkii- sıfatı-sosyal statüsü ne olursa olsun hiçbir kimse; “Ben Anayasa’nın şu maddelerini beğenmiyorum, uygulamayacağım ve uymayacağım” diyemez.
Böyle söyler ve Anayasa’ya uymazsa “Anayasa İhlal Suçu” işlemiş olur.
Devleti yönetenler; “Beni halk seçti. Bu sistem fiilen askıya alınmıştır” gibi hukuk dışı bir söylemlerde bulunurlarsa, başka biri de çıkar ve “Tabii ki özerklik isteyecekler. Özerklik için savaşıyorlar” deyiverir!
İşte o zaman kargaşa çıkar ve bir arada yaşamak imkânsız hale gelir…
Defalarca yazdık, yine yazıyoruz. Anayasamızın 6. Maddesi; “Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” der!
Ne Anayasamızın, ne Yasalarımızın herhangi bir yerinde, “Cumhurbaşkanı Eşi- Cumhurbaşkanı Kızı, Oğlu-Başbakan Eşi-Bakan Eşi-Komutan Eşi diye bir makam yazmaz, yoktur!
Bu kişiler
sadece eşleri yanlarında olduğu zaman temsil görevi gereği devletten hizmet alabilirler.
Bunun haricinde, devletin uçağını-helikopterini-aracını- memurunu-parasını-zamanını asla kullanamazlar. Bunu yapanlar ve bu hukuksuzluğa göz yuman devlet görevlileri ağır suç işlemiş olurlar!
Değerli Okurlar;
Ülkede kan gövdeyi götürür, her gün gencecik çocuklarımız toprağa düşerken, ülkemiz AKP tarafından SURİYE BATAKLIĞINA bilerek sürüklenirken, bunlar küçük meselelerdir, uğraşmaya değmez diye sakın düşünmemeliyiz.
Başımıza gelen her belanın kaynağı işte bu kafadır!
Dünyanın demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkesinde böyle densizlikler göremezsiniz. Orada devlet görevine gelenler, kurallara uyarlar ve görevleri bitince hesaplarını verirler ve kenara çekilirler!
Bu tarz densizlikler, dikta yönetimlerinde-çadır devletlerinde-krallıklarda görülür. Biz demokratik bir ülke değil miyiz? Neyiz biz? Burası Tayyiban İmparatorluğu mu?
Temel 65 yaşından sonra ilk kez İstanbul’a gelmiş. Toplu taşım araçları ile gidip gelirken bazı insanların, şoföre bir kart göstererek, “Paso” deyip ücret ödemeden otobüse bindiklerini gözlemlemiş.
Ertesi sabah, otobüse binerken, evlilik cüzdanını şoföre göstermiş ve paso deyip, geçmek istemiş.
Şoför; “Hoop, bir dakika amca, ver onu bakayım” demiş.
Temel’in evlilik cüzdanına bakan şoför, her sayfayı inceledikten sonra şunu söylemiş;
“Temel Amca, sen bu paso ile ancak Fadime Teyze’ye bedava binersin, devletin otobüsüne değil. Bastır bakalım parayı!”
Tekrar söylüyorum;
Hiç kimse ama hiç kimse kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanamaz.
Cumhurbaşkanı-Bakan-Paşa-Bürokrat kim bu suçu işlerse onlar mutlaka yargılanacaktır. Namusu ve Şerefi uğruna, üzerine yemin ettiği Anayasayı çiğneyen sapkınlara Mehmet Akif, YÜZ YIL önceden bakın nasıl sesleniyor;
Bir külah kapmak ise bunca hırsın gayesi,
Kendi NAMUSUN olur er geç onun sermayesi…
04 Aralık 2024