Oktay EROL
Bizim önce şunu öğrenmemiz gerekiyor: enflasyonun altında ezilmek ne demektir? Emekli asgari ücretli, dargelirli gün ışığında duruyor, “iktidar” enflasyona şimdiye dek kimseyi ezdirmediklerini söylerken de birbirinin gözlerine bakıyor, “bana mı söylüyor, diyor; ben mi enflasyon altında ezilmiyorum” diye de yineliyor! “İktidarın” sözünü ettiği “halk” ya da “ücretli çalışanlar” kim; bana sakının “doymazlar” ya da “kıyak aylıkçılar” demeyin! Bilmiyorum gerçekten, “enflasyon altında ezilmeyen” kim?
Enflasyon altında ezilmek, “ekonomik koşulların bireylerin alım gücünü ciddi şekilde bozması” olarak biliniyor! Enflasyon, fiyatların artması, sabit gelirlilerin alım güçlerinin azalması değil mi? Bakın, her ne denli Tüik’in verilerine dayanarak karar aldıklarını belirtmiş olsalar da gıda, kira, enerji gibi temel gereksinmelerin fiyatları akıl almaz biçimde artarken, çalışanların/ emeklilerin aldığı ücret aynı oranda artmıyor, insanlar aynı miktarda para ile daha az ürün alabilir duruma geliyor. Bu olgu da yaşam düzeylerinin düşmesine, borçlanma oranlarının artmasına, genel olarak ekonomik bungunluğun yükselmesine yol açıyor! Bunun adı “enflasyon altında ezilmek” değil de nedir? Bunun tersini ileri sürmek “çürümenin” de bir diğer adı olmalı!
***
Son zamanların en çok kullanılan sözü “aklımızla alay ediliyor” ya da “dalga geçiliyor” olsa gerek! Şu, “emeklimizi, memurumuzu, asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyen kim ya da kimler varsa, “enflasyon altında ezilmemenin” bir başka tanımını ya da açıklamasını herkesin anlayacağı dilde anlatmalı! Ne bileyim, desin ki “emekli onikibinbeşyüz lira ile gül gibi geçinebilir, asgari ücretli onyedibin lira ile kirasını/ çocuğunun eğitimini/ mutfağının masrafını karşılayabilir” desin! Sonra ne bileyim, “ayda iki kez etli yemek yiyebilir, çocuklarıyla ayda bir kez dışarıya yemeğe çıkabilir, pazarda/ markette gereksinmelerini alabilir” desin! Çizelge oluştursun, emekliye/ ücretliye de dağıtsın ki, aldıkları ücretle nasıl yaşanılırmış öğrensin! Herkes “ekonomiyi” bilmek zorunda değil ki, ama bilen anlatmak zorunda!
Kentin kıyı mahallelerinde birkaç dolmuşla işe ulaştığınız yerlerde ev kirası onbin lira dolayında! Asgari ücretli, aldığının onbin lirasını kiraya verdiğinde kalıyor elde yedibin lira! Bunun ikibin lirasını elektriğe, suya, ısınma gereçlerine çık; kalıyor beşbin lira! Hani, “iktidar” ısrarla “üç çocuk yapın” diyordu ya, denilenlere uymadınız “bir çocukta” karar vermenize karşın onun okul masraflarını karşılamak zorundasınız, “beslenme çantasına” gereken temel besinleri koymak zorundasınız! Kış geldi giyineceksiniz, konuğunuzu ağırlayacaksınız, komşunuzun/ tanıdığınızın düğününe gideceksiniz, dolmuş ücretini bir yana koyacaktınız demedim! Ne dedim ki; emekliyi anlatmadım daha?
***
Enflasyon altında ezilmek, “fiyatların yükselmesiyle birlikte, aynı miktardaki paranın satın alma gücünün azalması, bu durumun kişinin ekonomik durumunu olumsuz etkilemesi, daha az doyabilmesi, bazı gereksinmelerini karşılayamaması” anlamına da gelir. Pazar esnafını gezerken, markette ürün raflarının önünde alıp/ almama konusunda “iç sesi” ile savaşan/ karşı koyan, çocuğunu şekerleme reyonları önünden geçirmeyen hiçbir kimseyi görmediniz mi? İnsanlar ne yapıyor; istedikleri gibi beslenebiliyorlar mı, yılın başında belirlenen asgari ücret aylığıyla “aynı ürünleri” bugün alabiliyor mu; üşenmeden bir kez sorun!
Tamam, anladık; “iktidarın” tüm konuşmacıları “ekonomist”! Öyleyse bu emekli aylığıyla, bu asgari ücretle nasıl geçinilir, nasıl bir aylık gereksinmeler karşılanır açıklasın, yok/ açıklayamıyorsa da “açlığı yaşayanları” alaya almasın! En kötüsü de ne biliyor musunuz? Dargelirlilerin çektiği ezikliği bilmelerine karşın, “seni ezdirmek” demek! Altını çiziyorum; bu kış öyle zor geçecek ki! 201124