Prof. Dr.
Hikmet Sami TÜRK
“Prof. Dr.
Ahmet Özer, Hacette Üniversitesi Felsefe ve Sosyoloji bölümlerinden mezun, 1980’li yılların sonunda GAP Projesi’nde sosyolog olarak çalışmış, daha sonra dekanlık, rektör yardımcılığı gibi akademik görevler yapmış bir insan. ‘Kürt sorunu’ konulu bir raporun hazırlanmasına katkıda bulunmuş. Son olarak 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP adayı olarak Esenyurt Belediye Başkanı seçildi.
Türkiye’de kolaylıkla tutuklama kararı veriliyor. Oysa Anayasa’mız, insanları özgürlüklerinden yoksun bırakan bir önlem olması nedeniyle tutuklamayı sıkı koşullara bağlamıştır. ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği’ kenar başlıklı 19. maddesinin III. fıkrasında göre ‘Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.’
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Tutuklama nedenleri’ kenar başlıklı 100. maddesinin 1. fıkrası şöyledir: ‘Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması hâlinde, tutuklama kararı verilemez.’ Aynı maddenin ’Aşağıdaki hâllerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir’ cümlesiyle başlayan 2. fıkrasında Anayasa’nın 19. maddesinin III. fıkrasını somutlaştıran bir hükümden sonra 3. fıkrasında uygulamada ‘katalog suçlar’ olarak adlandırılan bir sıralama ile ‘bir tutuklama nedeni varsayılabilir’ denilen suçlar, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlardaki adları ve madde numaralarıyla gösterilmiştir. Bunlar arasında ‘Terörle Mücadele Kanununun 7 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar’ da vardır. 101. maddede ‘Tutuklama kararı’ düzenlenmiştir.
Söz konusu hükümler, tutuklama kararı verilmesinin koşullarını göstermek-tedir. Bu koşullar olmadıkça tutuklama kararı verilemez. İşlenen suçun özelliği, şüpheli veya sanığın durumu gerektirmedikçe tutuksuz yargılama kural, tutuklama istisnadır.
Esenyurt Belediye Başkanı
Özer’in durumu da anılan hükümler ışığında değerlendirilmelidir.
Öte yandan 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, ‘Seçilme yeterliliği’ kenar başlıklı 9. maddesinde belediye başkanlığına, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliklerine seçilebilmek için ‘2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 11. maddesinde belirtilen sakıncaları taşımamak’ koşuluna yer verilmiştir. 11. madde uyarınca ‘Milletvekili seçilemeyecek olanlar’ arasında ‘Terör eylemlerinden mahkûm olanlar’ da vardır. 2972 sayılı Kanun, ‘Adaylara karşı itiraz’, ‘Adayların incelemesi’ ve ‘Adayların ilânı’ ile ilgili hükümlere yer vermektedir (m. 14-16). Her aday gibi
Özer de bu süreçten geçmiştir. Ama terör örgütü ile bağlantısını gösteren bir durum ortaya çıkmamıştır.
Anılan hükümler,
Özer’in 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Esenyurt Belediye Başkanı seçilmesinden 7 ay sonra silahlı terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla tutuklanması ve yerine bir kayyım atanmasını tartışmalı bir duruma getirmektedir. Yapılanlar seçmen iradesine aykırıdır. Görevli mahkemenin adalete uygun bir karar vermesi beklenir. Mahkeme salonlarındaki ‘Mülkün temeli adalettir’ özdeyişi dekoratif bir levha değildir; evrensel bir gerçeği ifade eder. Demokratik rejim adaletle güçlenir.
Görevden uzaklaştırılan belediye başkanları yerine kayyım atanması, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda öngörülen bir işlem değildir. Kanun’un 40. maddesi uyarınca daha önce Başkan
Özer’in ‘belediye meclis üyeleri arasından birini başkan vekili olarak’ görevlendirmiş olması gerekir. 45. maddede belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda belediye meclisinin on gün içinde toplanarak bir başkan, bir başkan vekili seçmesi öngörülmüştür. Bu hükümlere göre hareket edilmesi gerekir.”
(1.11.2024)