Oktay EROL
Yaşananlar karşısında şaşkınlık yaşayanlardan mısınız, yoksa umursamadan geçiştirmeye çalışan “iktidar” gibi izlemekle yetinenlerden misiniz? Güzel giden bir şey olmaz mı insanaşkına? Kış geldi bastırdı insanlar ısınma önlemlerini alamadı, çocuklar sabahın karanlığında okul yollarına düştü beslenme çantaları doldurulmadı, sağlık sorunları için hastanelerde bekleyenlere aklın almayacağı uzun süreler verildi, yaşarsın/ yetirirsin/ doyarsın diye uygun bulunup verilen asgari ücretle/ emekli aylığıyla açlığa sürüklenen insanların sayısı her gün arttı…
Say say bitmiyor! Yazdıklarımı okuyan biri de “hiçbir şey iyi gitmiyor mu” diye soruyor! “Bir şey söyle ki gerçekten insanlar sevinsin, kahkaha atsın, iyi ki yaşıyoruz desin, iyi ki bunlara tanık oluyoruz desin” diyorum! Bulvarların kıyıları boyunca yükselen betondan yapıları gösteriyor, ardından “meskun mahal” hızını aşarak geçen son model aracı gösteriyor, vitrinleri süsleyen elektronik araçları/ tekstil ürünlerini/ kuyumcuların çok voltlu ışık altında sergiledikleri takıları gösteriyor! “Çürümüşlüğü” öylesine canlı, öylesine somut biçiminde yaşıyoruz ki; hemen biraz ileride cam vitrinin gerisinde kızarmış tavuk dönere ulaşmak için çırpınanlar anımsanmak “hiç” istenmiyor!
***
Anımsarsınız, geçtiğimiz aylarda Adana Şakirpaşa Havalimanı “size yalan söylüyorlar, Şakirpaşa’yı kapatmayacağız, sizi kandırıyorlar” diyenler “elele vererek” yolcu uçuşuna kapandı! Adana’nın “iktidara” yakın isimleri de hiçbir şey olmamış gibi suskunluğu yeğledi! Ne Adana’nın jeo-politik önemi, ne havalimanının coğrafi yapısı, ne yolcuların ulaşmakta zorlanmaması, ne de havalimanı yakınlarında bulunanların ekonomisi hiç düşünülmedi! Dışarıdakileri bırakın, Adana’nın politikacılarının ne yapmak istediklerini, birkaç “muhalif” isimden başkasının sesinin neden çıkmadığını, Adanalının oylarıyla çatır çatır vekil aylık alanlardaki bu hırsın nedenini sorduk durduk! Soruların hiçbirine yanıt alamadık ki!
***
Neler olduğunu bilmiyoruz ama; bir şey olduğu “gün gibi” orta yerde duruyor… Geçtiğimiz hafta saat onaltıda Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kalkan yolcu uçağı Şakirpaşa Havalimanı katılarak açılan Çukurova Uluslararası Havalimanı’na inecekti. Ancak basına yansıdıysan haberde “hava muhalefetinden dolayı alana inemeyen yolcu uçağı, yaklaşık üç saat boyunca hava kalmasının ardından Kayseri havalimanına inmek zorunda kaldı” bilgisine yer verildi!
İstanbul’dan yola çıkmışsınız, yanınızda bilmediğiniz/ çoğu ilk kez gördüğünüz yüzlerle gökte yolculuk yapıyorsunuz! İnmeniz gereken yerin üzerinde kaptan pilotunuz dönüp/ duruyor, bir türlü alana inecek uygun koşulları değerlendiriyor, siz yerden yüzlerce metre yukarıda “birazdan ne olacak” diye korkular yaşıyorsunuz, aklınızdan geçmedik soru/ yüz kalmıyor! Hiç bilmediğiniz yüzlere bakıyorsunuz, olduğunuz yerde erimemek için kendinizi zor tutuyorsunuz!
Bu da yetmiyor ama… Çukurova Havalimanı’na “hava muhalefeti” nedeniyle inemeyen/ üç saat yeryüzünden yukarıda korku yaşamanıza neden olan uçak Kayseri’ye gidebiliyor, yolcuları havalimanına indirebiliyor, yolcuların “biz buradan gideceğimiz yere nasıl gideceğiz” sorusuna “bundan sonra başınızın çaresine bakın” denebiliyor! “Çürümüşlüğü” daha da anlatayım mı?
***
Bundan gerisini CHP’li Burhanettin Bulut sordu. Kaç uçağın Çukurova Havalimanına inemeyip “pas geçerek” başka havalimanına indiğini, bu uçuşların kaçının iç/ kaçının dış uçuşlar olduğunu, uçakların Çukurova Havalimanına inemeyiş gerekçesini, havalimanının açılışından bu yana kaç uçuşun iptal edildiğini, son dört yılda Şakirpaşa havalimanına inemeyip “pas geçen” uçağın olup/ olmadığını…
Bu soruların hangileri “nasıl” yanıtlanacak, yanıtlar yurttaşın yüreğini ne denli serinletecek, Çukurova Havalimanı’nın yer seçiminden konumuna/ Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanma gerekçesi olana dek geçen süreç nasıl dinlendirilecek bilmiyorum, ancak “güzel şeyler” olmadığını da öngörebiliyorum! Toplum olarak “bir şey duyup da” sevinmeyi öyle çok özledik ki… 231124