Ömer ALPDOĞAN
Araştırmalar, Türkiye’de kendini “Tengri/Göktengri/Tanrı” inancına mensup olarak gören Türk insanının sayısı son araştırmalara göre onbir milyonu aşmış..
Kadim Türk inanç sistemi olan Tengricilik inancın tüm Türk dünyasında yeniden yükseliyor..
Türkiye’de onbir milyonu aştı Tengri inancına sahip insanların sayısı..
Macaristan’da da aynı Türkiye’deki gibi sürekli yükselişte..
Macar kardeşlerimiz Tengri inancındaki önemli günlerde kimilerinin “Şaman” olarak nitelendirdiği ritüellerini artık açık açık hiçbir engelle karşılaşmadan yapıyorlar..
Tengri inancının gereklerinin yerine getiriyorlar..
Kazakistan, Tengri inancını resmen tanıdı ve Tengri inancının resmi din olarak kabul etti.
Türkiye’de ise Tengriciliğin hızla yükselmesi başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere siyasal iktidarı, cemaatleri, siyasal İslamcıları çok ürküttüğü için ellerinden geldiğince yok saymaya, hatta hedef tahtasına koyup saldırmaya çalışıyorlar..
Onlara göre, Tengricilik din olarak kabul edilemezmiş..
O nedenle nüfus kayıtlarına “Tengrici” yazılamazmış..
Şimdilerde, Tengriciliğin neden bu denli hızla yükseldiğini anlamaya çalışıyorlar..
Ancak, Tengriciliği küçümsemeye çalışmaları, eski bir alışkanlıkla Şamanlık ya da Şamanizm diye nitelemeyi ısrarla sürdürmeleri, Tengriciliği de, yükselişini de anlamalarını engelliyor..
Son günlerde, Tengriciliğin yükselişinden rahatsız olan siyasal iktidar, siyasal İslamcılar, cemaatlere kendilerini Türk milliyetçisi hatta Türkçü olarak nitelendiren ancak Müslüman olduklarını da söyleyen bazı dostlarımızın da katıldıklarını görüyoruz..
İlahiyatçı öğretmen yazar, İslamiyet’le ilgili yazıp söyledikleri için siyasal iktidarın gazabının üstüne çeken ve öğretmenlik mesleğinden ihraç edilen kamuoyunun da yakından tanıdığı Türkçü bir kardeşimiz, büyük bir mücadele içine girdiği Diyanet, Milli Eğitim Bakanlığı, siyasal İslamcılar ile birlikte Tengriciliğin din olmadığı iddiası savunuyor..
Tengri inancındaki bizlere “neden Tengri inancına geçtiniz” diye soruyor..
İslam içinde kalmamız gerektiği yanıtını da yine bizim adımıza kendisi veriyor..
Bir de “Müslümanım çünkü…” diyor ama devamını getirmiyor..
Tengriciliği, “Tengricilikte kutsal kitap ve peygamber kavramı yoktur. Tengriciler kutsal kitap, vahiy ve peygamber gibi kabul etmez. Tengricilik bu nedenle din değildir. Tengriciler tümtanrıcı bir inanış içindedir. Yaşam biçimlerinin Türk töresi, us ve bilim belirler” diye tanımlıyor.
Tengirciliği yükselişini ise “Tengircilik İslam’a karşı yükseliyor…
Tengricilik bir din değildir. Tengricilik, Türk töresinden, Türk düşüncesinden ve islam öncesi Türk geleneklerinden gelen yeni bir inanç akımıdır. Tengri ise evren ve varlığın bütününü belirten tümtanrıcı bir düşünüş ve inancın göksel tanımıdır” biçiminde anlatıyor..
Türkçü Müslüman kardeşimizin değerlendirmelerinde doğruluk payı değin eksik ve yanlış yönlerde bulunmaktadır..
Tengriciliğin genel anlayışı, kabulleri ve retleri ve İslamiyet’e karşı yükselişi konularındaki analizleri doğru analizler.. Bir inanç sistemi olarak kardeşimizin mensup olduğu din değin dindir.
İslamiyet’e karşı yükselişi doğru ama eksik bir değerlendirmedir. Tengricilik sadece İslamiyet’e karşı değil, Hristiyanlığa, Yahudiliğe, Budizm’e karşı yükseliştedir.. Zaten, yine kendisinin dile getirdiği Hristiyan Almanların Tengriciliğin yükselişinden Müslümanlar değin rahatsız olmaları da bu yüzdendir. Hıristiyanlığa karşı da yükselişte olduğu içindir.
“Yeni bir inanç akımı” değerlendirmesinde ise çok yanılıyor..
Bugünkü dek yaygın olmasa da Osmanlının son döneminde, cumhuriyetin erken dönemlerinde de Tengri inancı ve mensupları vardı..
Üstüne bilimsel çalışmalar yapılıyordu..
Ancak yanlış bir tanımla “Şamanizm” olarak adlandırılıyordu..
Tengriciliğin yeni bir inanç akımı olmadığının canlı bir örneği de bizzat benim..
1975’den bu yana Tengricilik inancını benimsemiş biriyim..
Bu demek oluyor ki, Türkiye’de en az kırkdokuz yıl önce Tengricilik vardı..
1990’ların ortalarına değin, ben ve benim gibi inananlara “şaman” deniyordu….
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki arkadaşlarımız ve hocalarımız kimimize ülkücü, kimimize devrimci, kimimize akıncı, kimimize sosyal demokrat, bazılarına da Liberal; çoklukla da sağcı ve solcu darken, bizleri Şaman diye tanımlarlardı..
Örneğin, onlara göre ben “Şaman Alpdoğan” idim. Hitap ederken Şaman diye hitap ederlerdi.
Doğrusu şaman ya da Şamanist denmesinden o zaman da gocunmazdım, bugün de gocunmam.
Biliyorum ki, Şaman ve Şamanizm tanımlamaları bir şekilde toplumlarda yerleşmişti.
Dini inançlarımız farklı olsa da, biz değerli Türkçü kardeşimizi dinine bakmadan seviyoruz. Sevmeye de devam edeceğiz..
Yazdıkları, demeçleri, o kardeşimizin de Tengriciliğin yükselişinin farkında olduğunu anlatıyor..
Almanların da dikkatini çeken Tengriciğin yükselişi ile ilgili olarak Alman DW kanalına verdiği demeçte kendisi Tengrici sözcüğünün kullanırken, kanalın Tengrizm sözcüğünün kullanmasına şiddetle karşı çıkıyor ve Tengriciliğin yükselişinden siyasal İslamcı Arapçı ümmetçiler değin Hristiyan Almanların da rahatsız olduğu belirtiyor..
Yani, Tengriciliğin kimlerin saldırısıyla karşı karşıya olduğu, Ortadoğu ve Arap kökenli iki dinin de Tengriciliğin yükselişinden rahatsız olduklarının farkında..
Bu iyi bir durum. Ümit ederim ki, bu farkındalık gerçekten sahip olması gereken inanca yönelmesiyle sonuçlansın..
Tengriciliğin bir din olmadığını savunan bir Türk milliyetçisi, Diyanetin, Milli Eğitim Bakanlığının, iktidardaki anlayışın, siyasal İslamcıların ve cemaatlerin oyununa düşmüş demektir….
Çünkü onlar, Tengriciliğin din olmadığı iddia ederek nüfus kayıtlarına “Tengrici” yazılmasına karşı çıkıyorlar..
Tengricilik din değil diyen Türk milliyetçileri bilerek ya da bilmeyerek, siyasal İslamcıların Tengriciliğin Türkiye’de daha da yayılmasının engellemek isteyen Diyanet gibi kurumlarla aynı safta durması, onların değirmenlerine su taşımaları anlamına gelir ki, bu da ilerleyen süreçte Araplaşmayı getirir.
Bunun örneğini yanın zaman milliyetçilik tarihînden görebiliriz..
Türkçülük diye yola çıkanların “milliyetçi mukaddesatçı” oyununa düşüme önce Türk İslam Sentezine, ardından Arapçılığına nasıl evirildiklerine yaşayarak tanık olduk..
Başta Diyanet olmak üzere hiçbir kurumun ve kişinin Tengriciliğin din olup olmadığı konusunda karar vermeye yetkisi de hakkı da yoktur.
Tengriciliğin reddettiği, selefi İslam’ın sözcüsü olan Diyanet’in Tengriciliği üzerinde ahkam kesmesi asla kabul edilemez..
Hani hep hoşgörü diyorlar ya..
İşte o hoşgörüyü onbir milyonun inancına saygı duyarak göstermeleri gerekiyor..
Gerçi onların karşı çıkmasının Tengriciler açısından hiçbir değeri ve hükmü yoktur..
Onlar Tengricilik inancına saygı göstermez hüküm vermeye devam ederlerse, Tengriciler de onların inancının din olmadığı dile getirip onlar adına hüküm verirler..
YORUMLAR