Filistinlilerin Kuvayı Milliyesi

Zeki SARIHAN Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Türkiye Büyük Milet Meclisinin Olağanüstü toplantısında konuşması, Kurtuluş Savaşı’nın bütün anısına uygun düştü. Böyle bir konuşma Tahran’da bir suikast sonucu öldürülen Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye tarafından yapılması beklenirken, onun yerini Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas aldı. Türkiye’de laik çevrelerden bazıları, Filistinlilerin işgalci İsrail’e karşı savaşına mesafeli davranıyor. Bunun sonucu olarak, genel olarak Filistin’in, özel olarak da Hamas’ın Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki Kuvayı Milliye’nin rolünü üstlenmiş olduğuna da itiraz ediyor. Bir de “elin Arabından bana ne?” anlayışı var! Bunun nedenlerinden biri, bu çevrelerin İsrail’in ve onun destekçisi olan ABD, İngiltere ve Avrupa Birliğinin Hamas’ı terörist bir örgüt olarak tanınmasının etkisinde kalmaksa diğeri de Kuvayı Milliye’yi yeterince tanımamaktır. Emperyalizme karşı her savaşın kendine özgü nitelikleri vardır. Hiçbiri diğerinin kopyası olamaz. Emperyalist ülkeler ve onların müttefiklerinin, Filistin için mücadele eden halk güçlerini terörist olarak nitelemelerinin bizim tarihimizdeki karşılığı, Kuvayı Milliye’nin isyancı, yağmacı, serserilerden oluşmuş bir örgüt olarak tanıtılmasıdır. Kuvayı Milliye’yi yok etmek için İngilizler, Yunanlıları ileri sürdükleri gibi, İstanbul Hükümetine de Kuvayı İnzibatiye adlı bir örgüt kurup İzmit-Adapazarı üzerinden saldırıya geçmeleridir. İç isyanları kışkırtmaları da buna eklenmelidir. Kuvayı Milliye, bugünkü Filistin savaşçılarının kendi yurtları için yaptıkları gibi, Türkiye’yi işgal etmiş olan emperyalistleri yurttan çıkarmak için kuruldu ve uzun uğraşlarda sonra başarıya ulaşabildi. Dolayısıyla bugünkü Filistin Arapları ile Türkiye halkının 1919-1922’de savaşmaları tam bir benzerlik gösteriyor. Hamas’ın İslami bir ideolojik renk taşımasına tepkili olanlar, Kuvayı Milliye’nin laik bir örgüt olduğunu sanarak yanılıyorlar. Kuvayı Milliye örgütlerinin, Müdafaai Hukuk Derneklerinin eylemlerinde İslamiyet önemli bir yer tutuyordu. Türklük kavramından çok İslamiyet kullanılıyordu. Bağımsızlık için ileri atılmış bu kuvvetin adı “Millet”ti. Müftüsüz, hocasız bir Kuvayı Milliye örgütü, bir kongre ve bir Heyeti Temsiliye düşünülemezdi. Bununla birlikte Kuvayı Milliye’nin bir din devletini hedeflediği söylenemez, çünkü 1876 ve 1908 Meşrutiyetinin şekil verdiği, İttihat ve Terakki’nin yönetiminden geçmiş devlet de bir din devleti değildi. Savaş sırasında veya millî amaçlarına ulaştıktan sonra nasıl bir rejim içinde yaşayacakları ancak milletlerin kendi karar verecekleri bir konudur. Ancak bağımsızlık savaşlarına ilgisiz kalmak çok büyük hatadır, ABD’nin etkisiyle işbirlikçi Türkiye hükümeti, Vietnam savaşına ilgisiz kalma, hatta bu savaşta Vietnam halkını destekleyen devrimci gençleri ezme çabası, bu hükümetler için kara bir leke olarak kalacaktır. Aynı şey, Filistin’de çarpışan Türk gençlerini MOSSAD’la iş birliği yaparak “etkisiz hâle getirmek” de unutulmayacak bir ihanettir. Filistin halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olması, Türkiye halkı ile Filistinliler arasında duygusal bir yakınlık oluşturuyor. Bunun içindir ki, İsrail’i kınayan en yoğun gösteriler İslami çevrelerden geliyor. İngilizlerin sömürgesi olduğu halde Hint Müslümanlarının Türkiye’ye yardım etmeleriyle, ABD’nin “müttefiki” olduğu halde Türk devleti ve milletinin Filistinlilerden yana açık tutum almaları da benzeşiyor. Sözün özü: Filistinliler, Kurtuluş Savaşı’ndaki Türkler gibi bağımsızlıkları için çarpışıyor. Filistin’de savaşan Arap örgütleriyle, Kuvayı Milliye arasında büyük bir benzerlik vardır. Filistinlileri desteklemek tarihi ve insani bir görevdir. Bu konuda hiçbir tereddüt olmamalıdır. (Ankara, 15 Ağustos 2024)    
Benzer Videolar