Ömer ALPDOĞAN
CHP’nin kuruluş ilkelerinden uzaklaşıp, neoliberal bir partiye dönüştüğünü söyleyince CHP’li kimi dostlarımız kızıyor..
CHP’nin, sağ olsa hedef tahtasına koyacağı bir ülkücünün cesedinden prim yapmaya çalışan, ilkesiz bir parti yolunda hızla ilerlediğini dile getirince yine birtakım CHP’li dostlar köpürüyorlar..
Eleştirileri de, bizim CHP’li olmamız, hatta “ırkçı-faşist”, “aşırı sağcı” olduğumuz için CHP hakkında olumsuz yazdığımız yolunda oluyor..
O zaman, Sosyalist Sol’un CHP’yi nasıl gördüğüne, nasıl nitelendirdiğine bakalım..
Bizim gibi düşünüyorlar, yoksa hoşlarına gitmeyen yazılara ve görüşlere tepki gösteren kimi CHP’liler gibi mi, görelim..
Sosyalist Sol’da yer alan Devrimci İşçi Partisi’nin yayın organı Gerçek gazetesinin Temmuz 2024 tarihli 178 nolu sayısında yer alan başyazıya birlikte bakalım..
“Emekçi halkın etinden et kopartma ittifakı!” başlıklı başyazıda “AKP saldırıyor, CHP uyuşturuyor” başlıklarından sonra Mehmet Şimşek analizi yapılıyor. Sonrasında, CHP’nin son gelişmelerdeki rolü ele alınarak, Erdoğan’ın CHP’yi iktidara gizli ortak haline getirdiği ifade ediliyor ve, “Erdoğan ve Şimşek, Orta Vadeli Programla halkın etinden et koparırken CHP’nin işi siyasi narkoz vererek toplumsal tepkiyi uyuşturmak!” görüşlerine yer veriliyor.
AKP ve CHP’nin sermayenin çıkarları için el ele verdikleri değerlendirmesi yapılıyor..
Yazını CHP’li ilgili değerlendirmelerin yer aldığı bölümünü okuyalım:
“Mehmet Şimşek’in, nam-ı diğer İngiliz Mehmet’in yaptığı açıklamalar insanı hayrete düşürüyor. Memleketin gerçeklerinden tamamen habersiz bir uzaylı gibi konuşuyor. Türkiye’de asgari ücret düşük değil diyor.
EYT’yi muhalefetin popülist iteklemesiyle çıkardık diyor. Milyonlarca insan sanki yıllarca alın teri dökmemiş, emekliliği hak edecek sigorta primlerini fazlasıyla ödememiş gibi, işçinin hakkı olanı sanki kendi verdikleri bir lütufmuş gibi sunuyor. Gıda arzını arttırarak enflasyonu düşüreceğiz diyor. Bunun için üretimi desteklemek yerine, siloları ithal buğdayla doldurup yerli üreticiyi eziyor.
Mehmet Şimşek sanki uzaylı gibi konuşuyor dedik ama ne Mehmet Şimşek uzaylı ne de ülkeyi uzaylılar istila etmiş ve yönetiyor. Memleket sermayenin ve emperyalizmin istilası altında. Mehmet Şimşek ve onu görevlendiren Erdoğan, uzaydan değil yerli ve yabancı tekellerin yönetim ofislerinden, Londra, Frankfurt ve New York finans merkezlerinden ısmarlanan bir kemer sıkma programını uyguluyor….
halkın öfkesi birbirine dönüyor ve emekçi çoğunluk bin parçaya bölünerek küçücük bir azınlık olan sermaye karşısında güçsüz kalıyor. Halk düşmanları öfkeyi saptırdıkları gibi söndürmek için de türlü tuzaklar kuruyorlar. Burada da toplumsal öfkeyi yatıştırmak üzere CHP devreye giriyor. Erdoğan’ın son yerel seçim hezimetinden sonra partide ve kabinede büyük revizyon yapılacağı konuşuluyordu. Birkaç il başkanlığı ve üç bakanlıkla sınırlı kaldı. Ama herkes şunu kaçırıyor: Erdoğan esas büyük revizyonu CHP’yi iktidara gizli ortak haline getirerek yaptı. Biz bu bakanlığa “narkoz bakanlığı” adını takalım. Bu dönemin en kritik bakanlığı bu! Erdoğan ve Şimşek, Orta Vadeli Programla halkın etinden et koparırken CHP’nin işi siyasi narkoz vererek toplumsal tepkiyi uyuşturmak!
Son seçimde hezimete uğramış Erdoğan, tüm topluma acı reçeteyi açıklama cüretini, ilk günden “erken seçim istemiyoruz!” diyen Özgür Özel’e borçlu. Son dönemde halk erken seçim isterse olur diye konuştuğuna bakmayın. O da gaz almak için… Sistemi öyle güzel kurmuşlar ki iki seneden önce meclisten erken seçim çıkma ihtimali yok. Neden mi? Çünkü son seçimde ilk defa seçilen milletvekillerinin kıyak emeklilik haklarına sahip olması için iki sene mecliste görev yapmaları gerekiyor. Bu süre dolmadan memleket yansa bu menfaat düşkünlerine erken seçim için el kaldırtamazsınız!
Sermaye sınıfı nasıl da ayrı gayrı demeden birleşiyor! Birbirine etmediği hakareti bırakmayan AKP ve CHP nasıl da para babalarından talimat geldiğinde, mesele sermayenin çıkarları olduğunda el ele veriyor! O halde bizim de düzen siyasetinin tuzaklarına düşmemek ve emekçi halkın birliğini sağlamak için mücadele etmemiz, safları sıklaştırmamız gerekiyor.”
CHP’ni toplumsal öfkeyi yatıştırmak üzere devreye girdiğini, CHP’ni Erdoğan tarafından iktidarın gizli ortağı yapıldığını, CHP’nin durumunun ‘Narkoz Bakanlığı’ olduğunu ve bu dönemin en kritik bakanlığı olarak Narkoz Bakanlığı’nın yani CHP’nin görevinin Erdoğan ve Şimşek, Orta Vadeli Programla halkın etinden et koparırken siyasi narkoz vererek toplumsal tepkiyi uyuşturmak olduğunu sağcılar değil, sosyalist sol söylüyor..
Yani, Sosyalist Sol da, her ne kadar neoliberal demese de, değerlendirmeleriyle aslında CHP’yi neoliberal bir parti olarak gördüğünü, CHP konusunda bizim gibi düşündüğünün net biçimde ortaya koyuyor..
CHP’nin Sinan Ateş cinayetinden beklentisi
Fondaş kanallalar aracılığıyla CHP aylardır Sinan Ateş cinayetini gündemde tutuyor..
Özgür Özel, CHP’nin genel başkanı olarak, her görüşmede Sinan Ateş cinayetini gündeme getiriyor..
Sinan Ateş’in eşi ile birlikte pozlar veriyor..
Duruşmayı da birlikte izliyor..
CHP, Özgür Özel ve fondaş medyaya bakarsanız, Türkiye’de ilk kez bir siyasal cinayet işlenmiş..
Gerçi cinayetin siyasal mı, yoksa adli bir cinayet mi olduğu henüz bilinmiyor..
Mahkeme, MHP’nin müdahil olma talebinin kabul etseydi, büyük olasılıkla bu konuda daha aydınlatıcı belge ve bilgiler kamuoyuna ulaşacaktı..
CHP ve Özgür Özel, Sinan Ateş cinayetini takipte samimi mi?..
Hiç de öyle görünmüyor..
Eğer samimi olsalardı, helalleşme adı altında siyasal İslamcılarla helalleşen Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, yakın geçmişin siyasal cinayetlerinden ve faili CHP’li bir milletvekili olan Cemil Doğan cinayeti nedeniyle ülkücüler ve Cemil Doğan’ın ailesiyle de helalleşirdi..
Yine bir siyasal cinayet olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetinde de ortalığa dökülürler, adliye salonlarında yerlerinin alırlar, adliye önünde “bu cinayet aydınlana kadar peşinin bırakmayacağız” gibi laflar ederlerdi....
Halbuki, Sinan Ateş gibi Cemil Doğan da, Fırat Yılmaz Çakıroğlu da ülkücüydüler..
Ancak, Cemil Doğan cinayeti nedeniyle ülkücülerle ve Cemil Doğan’ın ailesiyle hesaplaşmayı aklına getirmeyen, Fırat Yılmaz Çakıroğlu cinayetini görmezden gelen CHP yönetiminin, Sinan Ateş cinayetine, milliyetçilerden oy devşirmek için, oy avcılığı için sahip çıkmaya çalıştığı ortada..
O nedenle, Sinan Ateş’in ölümünü bir trajedi olarak sunuyorlar ve ondan bir demokrasi şehidi yaratmak istiyorlar.
Lakin, o amaçlarına da ulaşamayacaklar..
Kısa bir dönem, Avrupa’da yükselen milliyetçiliğin Türkiye’ye yansımasının engellemek için, politikaları olmadığı için bir cinayeti kullanmaya kalkışmış, rakip partiler için politika üretemeyen siyasetçiler olarak Türk siyasal tarihinde yerlerini almış olacaklar..
Almanya’yı yükselten Alman bilinci
Alman ekonomi profesörünün kızı bebek arabası almaya kalkışır.
Alacağı ürün Almanya'da 700 Euro..
İnternette bulduğu Çin malı muadili ise 250 Euro'dur.
Babasına
‘’-Ne yapayım’’
soruyor.
Babası tercih senin cevabını diyor.
Kız gidiyor Alman malı arabayı 700 Euro'ya alıyor...
Babası soruyor; -Neden pahalısını seçtin?
Kız başlıyor anlatmaya...
Eğer Çin malını alsaydım;
-O para dışarı gidecekti...
-Alman ürünü satılmayınca fabrika işçi çıkaracaktı..
-İşsiz insanlar harcama yapamayacakları için devletin vergi geliri düşecekti..
-Devletin geliri düştüğü için çocuğuma iyi bir eğitim veremeyecekti..
-Güvenliğini sağlamakta finansal sorunlar yaşayacaktı.
-Yeterli sağlık hizmeti veremeyecekti..
Ben Alman malı almakla "çocuğumun geleceğini garanti altına aldım" deyince; Baba da gururlanarak kızını tebrik edip demek ki ben görevimi yapmışım diyor..
-İşte, onun için Almanya'nın yıllık 225 Milyar dolar dış ticaret fazlası var..
-İşte halkın bu bilinci sayesinde Almanya
Avrupa Birliğinin patronluğuna soyunabiliyor.