Sayın Kılıçdaroğlu’na açık mektup (bölüm 2)

Mehmet Halil ARIK Sayın Kılıçdaroğlu. O makama oturduğunuz günden beriye, her seçimde, her sessiz kalışta, her kabullenişte, eylemsizlikte teslim edilen her “sarı öküz” ihanete cesaret aşısı demekti. Her geri adımın, on adım üzerinize gelinmesi demek olduğunu cümle kör bile gördü de bir tek sizler göremediniz. Evet… Lider doğulmaz. Ama liderler haksızlıklar ve yasa tanımazlıklar karşısında direnenlerden doğar. Sizi lider konumuna oturtacak Adalet Yürüyüşü’nüze benzer, o kadar çok fırsatlar, öylesine garip ve akıl almaz durumlar yaşandı ve yaşanmakta ki ülkede, bu fırsatların hepsinde pasif kaldınız. “Bilerek” yaptığınız konusunda tereddütler bile doğmadı değil! -  Nerelerde ve nasıl mı yaşandı sarı öküz teslimiyetleri? - O kadar çok ki… Sayın Baykal ile başlayan sarı öküz teslimiyet görevlerini devralmıştınız sanki. İlerleyen mektuplarımızda uzunca değinilecek. Şimdi kısaca birkaçına değinip geçelim. * Ne “Mezardan çıkanlara bile oy kullandırma…” ne bununla değişen rejim, ne de Yüce Mecliste kaybolan FETÖ raporu bile tartışılmadı bu ülkede. Yer yerinden oynamalıydı oysa. * Diploma… Diploma kişisel bir mahremiyet belgesi değil, YSK’ya bırakılmayacak kadar makam için kamusal bir belgedir, “Yüce Meclis bunu görmelidir” dahi denilmedi. Tartışılmadı, olmayan belgenin noter onayı bile kabullenildi. Suyun başı tutulmadan ilk adımı atma konusu davulcu kabahati gibi, gürültüde gitti. Devamına yol açıldı. * Trafoya “kediler” girdiği günü hatırlayın… Teki neydi? * Mühürsüz oyların geçerliliğine “tepkiniz” ne oldu; Hani YSK önüne yığılacak 100.000 avukatınız vardı? “Sokağa çıksaydık çatışma olurdu, silahlı militanların varlığını duyduk” söyleminizden öte ne duyduk? Yasaları çiğneyen anayasayı da çiğner demediniz. Olanlar ortada!... * Hele ki son Cumhurbaşkanlığı halk oylaması öncesindeki beyanınız şayanı(!) hayret! Anayasa, Erdoğan için “3. kez aday olamaz” hükmünü bu kadar net ve açık koymuşken, sizin “bırakın aday olsun da biz onu sandıkta yenelim” beyanınız, YSK’ya “aday yapın – bizden itiraz gelmeyecek” ötesinde ne mesaj veriyordu? Bunlar ve benzerleri gibi sayılıp dökülebilecek yüzlercesi “ihanetlere cesaret verip dururken” içimiz titreyerek biraz da kahrımızdan “Erdoğan’ı oradan tutan güç, sizi de burada mı tutuyor” sorusunu dilendirir olduk kendi iç sesimizle. Sayın Kılıçdaroğlu; Değişim şarttı ve oldu. Ne yazık ki çevrenizdeki halka, Erdoğan’ın çevresindeki halkadan hiç farklı değildi. Hatalara ortak mıydılar bilemem… Ama size yön verdikleri kesin. Çevrenizde oluşturduğunuzu sonradan öğrendiğimiz çok sayıdaki –her kesimden- danışmanlar, boşu boşuna getirilmiş olamazlardı herhalde! “Sağa çek!” tavsiyelerinin de o kesimden geldiği konusunda tereddütlerim oluştu. “Büyük Ekmeleddin Felaketi” de dahil buna. * Şayet dilinizden düşürmediğiniz “halk iradesi” söylemlerinizde gerçekten samimi iseniz, lütfen köşenize çekilip, geçmiş dönemlerin genel başkanları gibi ağabeylik yapınız. Değişimin ve yeni doğan umuduna çengel değil, baş destekçisi olun. Elinizde bir başka hançerle “arkadan hançerleyen” avından vazgeçiniz. Hançer, bindiği dalı da keser bazen. O tehlikeli aracı bile bile kullananları tarih affetmez! * “Kılıçdaroğlu dürüst!” Şüphesiz dürüst…. Ahlaken, hukuken, siyaseten bunca kirlenmişlik arasında temiz kalabilmek büyük bir meziyet!... Bizim dileğimiz ise, bu yüce meziyetin, ülke koşullarının gerektirdiği cesaret ve kararlılığı da içinde barındıran “liderlik” vasıfları ile taçlandırılması idi. Ancak bu cesaret ve kararlılık, ihanetin yeni “sarı öküzler” taleplerinin önüne kesebilirdi. Sayın Kılıçdaroğlu; Genel başkanlığınız süresince parti yenilenemedi… Geçirdiğiniz onlarca seçimin sonuçları mutlak kanıttı buna. Bu kanıtlar bile yetmedi sizi ve çevrenizi uyandırmaya. Bırakın umutları parlatmayı, sönen umutların feryatlarına bile kapalı kaldı hem gözünüz hem de kulağınız. Bu kanıya nereden mi vardım? CHP camiası içinde hiç de tasvip görmeyen, yüzlerce örneklenebilecek cesaretsiz tutum, davranış ve söylemleriniz sebepti umutların sönmesine… Arada atılır gibi görünen adımların pek çoğu, -bırakın yarar getirmeyi- siyaseten mutlak hatalar gözüyle bakılacak türdendi. Bu hatalardır ki, ülkenin yolunu, yönünü – daha da beteri rejimini değiştirdi. Dedik ya, karşınızda, atacağınız her geri adım üzerine on adımla yürüyecek bir yasa tanımazlıklar güruhu vardı. Bunu görmüyor ve bilmiyor olamazdınız. Ne yazık ki İsmet Paşa’nın “kimin kimlerden daha cesur olması” gerektiği yönündeki o veciz sözü bile kabul görmedi makamınızda. (Devamında buluşmak dileğiyle) 04 Haz. 2024)
Benzer Videolar