Cumhurbaşkanı Erdoğan-Özgür Özel görüşmesi…/ 1

Oktay EROL Birbirine savaş açan ülkeler bile, “gün gelir” bir araya gelirler; barış anlaşması yaparlar! Her iki ülkenin yurttaşlarına da “derin bir” soluk aldırırlar! Ülkeleri yönetenler ne denli birbirine “bağırıp çağırsalar” da, yeri geldiğinde “kabalaşmaları” bile beklenir! Ancak bu olguyu ülkenin yurttaşlarından gelmiş gibi “algılanıp”, yurttaşlar üzerinden ayrıştırıcı bir dil kullanıldığında onarılması da zorlaşır! Sonuç, yurttaşların birbirine karşı bilenmesine dek gider, ayrışmalar, kutuplaşmalar, düşmanlıklara yaşanır! Şimdi bakın, “iktidar” Dem Parti’ye değil yalnız, “selam verene” bile demedik söz bırakmadı, ancak “Anayasa değişikliği” konusu gündeme gelince de “önceden” dediklerini unutup kapısını çalmaktan kaçınmadı! Artık “nasıl” anlaşılıyorsa, nasıl ki “demokrasi” denilen sistemin gereği “seçimler” yapılıyorsa, partinin yöneticilerinin belirlediği “isimlere” oy verilmesi ile birileri seçiliyorsa, “o” belirlenenler “hiç olmazsa” yurttaşın sorunlarını çözmek için çaba harcamalılar, uğraş vermeliler! Onun için de tüm partilerin, “seçmen oyuna saygıdan” dolayı birbirini yadsımamaları/ yeri geldiğinde kapısını rahatça çalmaları bir ödevdir! Politikacının, “sorun çözmekten” kaçmak gibi bir hakkı yoktur, ayrıca herhangi bir partinin “dışlanması” ayrışmasının da önünü açar! *** Benim bildiğim bunu yaşama en somut biçimde geçiren (burada yeri geldikçe anımsıyorum, bundan sonra yine anımsarım), Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan olmuştur! Bilindiği gibi, Gaziantep için Celal Doğan bir çoklarının anlamayacağı bir tanımı var. Belediye başkanı olduğu dönemde, kentin sorunlarını, “iktidarda” bulunan hangi parti olursa/ olsun, oluşturduğu kurulla kapısını çalmış, hangi sonucu almışsa kentinde bir toplantı düzeyerek halka anlatmış! Üstelik “kendi partimden bir yakınlık görmemişsem, gizlemeden onu da halkımızla paylaştım” demekten de uzak kalmamış! Celal Doğan’ın partisi belli, ancak kentin sorunları da ortada! Parti ayrımı yapmadan tüm milletvekillerine kentin içinde bulunduğu sorunları anlatıp, yapılması gerekenleri sıralayıp, karşılattığı kolaylıkları/ zorlukları halkla paylaşması sonucunda Gaziantep’i bugünlere taşımıştı! “Partimin vekilinin gücü yetmiyor, iş yapacak vekil partimden değil” demiş olsaydı ne olurdu düşünün! Ne Gaziantep bugünkü durumunda olurdu, ne de Celal Doğan’ın adını anıyor olurdum! *** Siyasi partilerin genel başkanlarının birbiriyle eşgüdüm içinde olmasının, kendi bölgelerinden ya da yaşanan bir sorundan dolayı “iktidarın” kapısını çalmasından “doğal” ne var; anlayabilmiş değilim! Günler öncesinden “gitmesin” diye başlayan tartışmalar, görüşmenin ardından “işte demedik mi” diye yine gündemde! Ne olmuş? Birgün öncesinde 1 Mayıs İstanbul gerilimi yaşanmış, bir gün sonra gerçekleşen görüşmede “sol yana” fazladan bir koltuk konup boş bırakılmış! Aslında dahası da var; iki bayraktan birinde Cumhurbaşkanı forsu bulunurken diğerinde yokmuş, koltuklar aynı değilmiş… Anlamsız mı bilmiyorum da… Görüşmenin önemsediğim ilk yanı “hiçbir zaman araya gelmez” dediklerimizin yanyana olması, ikincisi de yıllar sonra birbirlerinden söz ederken “düzeyli” davranması, gülümsemeleri, odada “rahatsız” edici konuların gündeme gelmesinde hoşgörü göstermeleri… Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünü yaptığı “altılı masa” sürecinde, altı siyasi parti genel başkanının yan yana olmalarını yaşamıştık, ama yıllardır “iktidar” ile anamuhalefet partisinin genel başkanlarını bir arada görmemiştik; bu azımsanacak bir konu olmamalı… Sürecek