Yollar taş, toprak…

Seray LEVENT Yüzyıllardır, o zamanda yaşayan hiçbir filozof zamanın nesillerini beğenmemiş ve gelecek nesillerin gelişimini iç açıcı bulmamıştır. Galiba bu doğanın kanunu. Mevcut yapı her zaman, geleceğini eksik ve tamamlanmamış ve hatta daha da dibe vurduğunu düşünerek türlü eleştirilerde bulunmuş, hiçbir zaman takdir etmemiştir. Bugün benim yazdıklarım filozofların düşüncelerini doğrular nitelikte olsa da aslında daha vahim durumlara gebe olduğumuzu da sosyolojik, ahlaki açıdan incelendiğinde haklı gösterir gibi olacak… Evet, bir bayram geçirdik. Bu arada herkesin bayramı tekrar kutlu olsun. Benim gibi çorunu çocuğu büyütüp yoğun iş temposunda olanlar için bu uzun tatil dinlenme için bir fırsat oldu. Ancak mesleğiniz insan ve hatta çocuk olunca tatiller bile size ders niteliğinde geri dönüyor. Çünkü etrafınıza herhangi biri gibi bakamıyorsunuz ve hatta bu iş bazen çekilmez oluyor. Kendime çok kızarım bu konuda “be...kadın, yıllardır çalışırsın, kırk yılda bir kere mis gibi tatile gitmişsin, ne diye etrafını inceleyip huzurunu kaçırırsın” Öyle değil mi? Sana ne…. İşte olmuyor. Bu dünya birilerinin huzurunun kaçmasıyla dönmüyor mu? Kaçacak ki doğru olan için çırpınalım. Uzun zamandır onlarca çocuğun olduğu bir yerde tatil yapmamıştım. Bu sefer öyle tesadüf etti ancak gördüğüm ebeveyn ve çocuk profilleri “Aman Tanrım! Yollar, taş toprak haberimiz yok” dedirtti. Yıllardır yaşadığım müzmin kemik ağrılarım için doğal olarak kaplıcaya gittim. Büyük bir otel, otelin büyüklüğü gördüklerimi engelleyemedi. Kim bilir, belki de mesleki deformasyon. Şimdi gençlerin neden iş beğenmeyip, emek vermeden daha rahat bir yaşam peşinde olduğunu net anladım. Bu tatilde gördüğüm tek şey, Türk insanının nasıl olumsuz değişime uğradığı oldu. Öncelikle, benim gibi başı açık Türk kadını görmeniz için parmakla saymanız yeter. Daha sonra en çok dikkatimi çeken gencecik anne babalar ve hepsinin en az 2-3 bebelerinin olması ve bu pahalılıkta çorçocuk, dede, nene hepsinin birden böyle bir tatile çıkması. Kendimi düşündüm “ben hiç 30 yaşlarımda evlatlarımı alıp böyle bir tatil yapabildim mi?”  Biz o yaşlarda ve hala it gibi çalışmaya devam ederken bu suyun bolluğu sizce nereden geliyor? Ve bir nesil geliyor ki hiç sormayın, üzgünüm… Et kafalı, düşünemeyen, öz bakımını bile beceremeyen, yorumlamadan aciz bu çocuklar, ileride ülke yönetiminde yer alacak. İnanın bu çok korkunç… Sürekli ellerinde telefon ile gezen, yemek yerken bile cep telefonundan kafasını kaldırmayan ve anasının kaşığı ağzına sokuşturduğu gelecek bizi bekliyor. Mesela bir çocuk vardı tahminen 4. ya da 5. Sınıf kaşığı tutamayan, pilavı bile dökmeden yiyemeyen ağzı yüzü yemek olan çocuk…. Mesela uyuduğunu sandığım ancak masanın altından video izlediğini gördüğüm daha 1.5 yaşında ki bebe…. Tabakları doldurup doldurup yemeyip, çöpe attıkları yemek…. Yere atılan hiç bir şeyi yerden almayan ana-babalarla onların yetiştirdiği/yetiştiremediği evlatlar… Otelin içinde çığlık çığlığa bağırıp bunu oyun sanan, oyun oynamasını bilemeyen çocuklar… Beşeri ilişkileri beceremeyen, sosyal ortamda nasıl davranacağını bilemeyen ve hatta doğurdukları evlatlara bakamayan ebeveynlerin büyütmeye /büyütemediği çocuklar… En acısı ne biliyor musunuz? Ülkemizde ve dünya ülkelerinde bunca sefalet, açlık, yoksulluk varken… Tabak tabak çöpe giden yemekler… Kısacası; toplumda korkunç bir yozlaşma var ve eğer gerçekten dindar kesim dediğimiz ki böyle bir ayrıma inanmıyorum, ne dinin gerekliliğini yapıyorlar nede gerçekten dinlerini tanıyorlar. Bu da gerçekten inançlı insanlara haksızlık… Et kafalı çocuklar, onları büyütmeyi beceremeyen daha olgunlaşmamış çocuklarına yaptıkları kötülüğün farkında olmayan ebeveynler…. Bizler daha 1-2 çocuk yapmaya devam edelim ve ondan sonra iktidarı, memleket yönetimini eleştirelim…Artık bir silkinip bundan fazlasını yapma zamanı geldi, geçiyor bile… Yazımın başında da dediğim gibi “yollar taş, toprak…” Dip not: Bu arada Nihat Doğan’ın konserine denk geldim. Tek merakım “kim bu kepleri her yerde gündem olan adam” dı. Yoksa fantezi müzik, Nihat Doğan… Benden oldukça uzak işler. Ancak üç kaburgası kırılmış bir adamın sahnede devleşmesi bütün algılarımı değiştirdi. Tesadüf sonra karşılaştığımızda aklımdaki bütün soruları sordum ve sakince anlattı ona söz verdim yazımda bu değişen fikrimi yazacağımı. Haa dinler miyim? Denk gelirse, hayranı mıyım? Asla… Lütfen! Çocuklarınız, size Allah’ın bahşettiği emanetidir. Onları bu dünyada iyi, vicdanlı, merhametli, vatana millete faydalı insanlar olarak yetiştirmeniz, en büyük görev ve ibadettir. Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!