“Tasarrufun” amacı ne?

Oktay EROL “İktidarın” ortaya koyduğu “tasarruf genelgesi”, kamuda gerçekleşen abartılı harcamalarda göz ardı edilmekle kalmayıp, yaşamını zor koşullarda sürdüren/ açlıkla boğuşan dargelirli yurttaşın omzuna yüklendiğini görmeyen kaldı mı bilmiyorum! Geçtiğimiz günlerde, “sözde” bir haksızlığı önlemek amacıyla “kdv’ye zam” yapıldı! Tüketici “korunacakmış” gibi gösterilip, daha çoğu işyerine kazandırıldı! Gümrük vergisinden, Kdv ayrıcalığından, sigorta priminden, vergi indiriminden yararlanması sağlanan şirketlerden, kimi kurumların artan araç kataloğundan “tasarruf” yapılmasını isteyen yok; üstelik daha da artırılması için çaba var! Önceki gün basına yansıdı, Chp Genel Başkanı Özgür Özel’de belediyeler için “tasarruf genelgesi” yayımlayacağını açıkladı! Elbette gereksiz/ yararı olmayan harcamalar “nerede” varsa kısıtlansın! Boş yere kullanılmak yerine “daha çok” insanın doyması sağlansın! Örneğin billboard sevmeleri son bulsun ya da yarıya düşürülsün, göstermelik sök/ dök asfaltlamalara son verilsin, baş döndürücü karşılama törenleri/ kentte “öz” taşımayan etkinliklerden vazgeçilsin, kent halkının erincini/ gönencini öne çıkaracak çalışmalara yatırım yapılsın… Genel Başkan Özel’in “tasarruf genelgesi” açıklamasının içinde, şu an işsiz olduğunu belirttiği kardeşi için sözleri vardı. İlginç buldum, şöyle diyordu: “İlk kez buradan söylüyorum. Kardeşim Barış Özel Adalet yürüyüşünden biri işsizdir. Bilmez miyiz İstanbul Belediyesi'nde işe koyalım, Ankara Belediyesi'nde işe koyalım. İş bulursa kendi bulur. Ağabeyi ana muhalefet lideri diye asla kayrılmaz." Yerel yönetimler de “iktidar” gibi “tasarruf” yapsın, anlarım da; Özel’in kardeşinin işsizliği buraya neden sıkıştırılır “orasını” anlamam! Üstelik şunu da sorarım; Adalet Yürüyüşü’nden bu yana çalışmayan, işsiz olan kardeşiniz yaşamını nasıl sürdürüyor? Oturduğu evini ya da aracını satıp kiraya çıkan, işsiz çocuğunun yaşama tutunmasını sağlayan, Akp “iktidarı” döneminde “muhalefet” olmakla imlenen, “şimdi” önündeki süreci “umut” bilenlere mi “kardeşim işsiz” benzetmesi? Yok, daha çok sorulamayacağım! Dargelirli yurttaşın sırtına binilmeden gerçekleşecekse, dargelirliyi el açar/ dilenci olmaya sürüklemeyecekse “tasarruf” elbette olmalı! Ancak “kardeşim de işsiz” denilerek, yerel yönetimlerin savurgan harcamalarını değil de, “işçi alımlarını” engellemekse amaç; işte o zaman, belediyeler “iktidarın” koruduğu şirketlere benzer, bilin!   “Karbon ayak izi” ya da sığırlar… Dikkatinizi çektiğini sanıyorum! Salgın sürecinde de benzeri “sözleri” çok duymuştuk! Birbirinizden uzak durun, dışarı çıkmayın, aşı yaptırın, kalabalığa karışmayın, maskesiz olanları işyerine almayın/ yanınıza yaklaştırmayın! Fırına ekmeğe giderken önünüz kesiliyordu “nereye” denilerek… Sonunda olanları gördük! Fabrikalar çalıştırılmadı, çiftçiler üretimden uzaklaştırıldı, üretebilenler üç/ beş katına pazara sundu… Bugün tanesi bir liralık soğan onbeş lira, beş liralık şeker otuz lira, bir top maydanoz saydıklarımdan geri değil, mevsimsel sebze/ meyvelerin fiyatların hepsine ulaşmak daha zor! Sosyal medyada, bir haber kanalı izlencesinde kadın konuşmacı “karbon ayak izi hesaplamasını” anlatıyor! Diyor ki; bir kilo et için bir yılda onbeş ton, bir kilo sebze için üçyüz kilo, bir kilo tereyağı için de beşbuçuk ton su kullanıyormuş, sofralarda yer alan besinlere dikkat edilmesi gerekiyormuş! Et yeme, tereyağı yeme, sebze yeme, dünyadaki bütün sığırların yaşamasına son verilmeliymiş ki tüm insanları kalori gereksinmesi sağlanabilsin! Bill Gates “yapay eti” anlatıyordu! Salgın süreciyle ilişkilendirmek “anlamsız” olmasa gerek! 280424