23 Nisan’da çocuklar…

Oktay EROL Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; tüm çocuklara kutlu olsun… Hepsi bu kadar! Arkası yok! Politikacıların, sivil toplum kuruluşlarının, sistemin diğer etmenlerinin art arda paylaştıkları “kutlama” iletilerini baştan sona taradığınızda ne görüyorsunuz bilmiyorum! Ya da geçen yıl yayımladıkları “kutlamalardan” değişik bir tümce var mı? Örneğin, bir siyasetçiden gelen iletide “ulusal egemenliği baş tacı yapacak kadar halkına güvenen, egemenliğin en son ferdine kadar ulusun olduğuna inanan büyük bir ruh” sözleri yer alıyor! O “ruhun” çocuklara verdiği önem neden göz ardı diliyor? *** Geçtiğimiz günlerde, Şeker Bayramı nedeniyle yerel yönetimlerin “ulaşımı ücret” yapması toplumda “anlaşılır” izler bıraktı! Belediye otobüslerinde, metrolarda son zamanlarda yaşanmayan yoğunluk ortaya çıktı, saatlerce süren kuyruklar oluştu! İstanbul için sosyal medyada yer alan “çirkin” paylaşımlarda anakent belediyesine “sözde” tepki gösterildi! Ancak bir olay gözden kaçırıldı! Bir dargelirli anne-baba-çocuk da “ücretsiz ulaşımdan” yararlanmış, denizin kıyısında kendilerine yer bulmuşlardı. Anne-baba, “ücret” ödemeden yaptıkları gezi nedeniyle hoşnuttu, on yaşındaki çocukları da “burada yaşıyoruz, ancak şu ana dek denizi ilk kez gördüm; çok mutluyum” demesine de kimse engel olamadı! *** Çocuklar için bu ya da benzeri birçok “yaşanmışlık” bellekte yer etti! Örneğin fiyatı nedeniyle dondurma yiyemediğini, okulda “bir öğün” olsun yemek verilmediğini, kış boyu soğukta/ karanlıkta okul yoluna düştüğünü, “aç” yatağa girdiğini, “dinlenme” nedir bilmediğini… Çocukların “doymadığı”, ancak “bayram” saydığı gün ortaya konan/ “içten” olmayan açıklamaların biteceği de yok! Günün önemi üzerinde genişçe durulurken, “yaşama” ne kattığı/ ne kattırdığı gözlerden uzak tutulmakta ısrar sürüyor!  Yüzdört yıl önce kurulan “laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı 23 Nisan”, korunmaktan öte/ üzerine ne konularak günümüzde yaşama geçirilmiştir; sormamalı mı? Atatürk’ün 23 Nisan için “yükselen yeni kuşak, gelecek sizsiniz, Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek, yaşatacak sizsiniz" sözü yol gösterici olmaya yetmez mi?   Adana/ Mersin tren yolcuğu iki yıl yok! Adana-Mersin tren yolculukları, iki yıl sürecek çalışmaların ardından “hızlı trene” kavuşacak. Üçyüzoniki kilometrelik Gaziantep hattı, Adana-Mersin hattıyla noktalanacak. Burası güzel de, bu sürede yaşanacaklar için de çalışmalar yapıldı mı, merak ediyorum doğrusu! Gaziantep-Mersin arası yolculuğun daha kısa sürmesi, Adana-Mersin’in bir saatten yirmibeş dakikaya düşmesi tren yolculuğunu özendirmeye yetecek; burası tamam… Bugün için “sorun”, iki yıl içerisinde, bu güne değin yolculuk yapanların “ulaşımda” verdikleri rahatlık “nasıl” çözülecek? Mersin’den Adana’ya ya da Adana’dan Mersin’e yolculuk yapmakta treni kullananlar için her hangi bir hazırlık yapıldı mı? Örneğin belediyeler ulaşımı “rahatlatmak”, yolcuların gereksinimini karşılamak için çaba harcadı mı? Bu konuda Adana/ Mersin belediyelerinden gelecek açıklama önemli; üstelik 31 Mart başarısının ardından böyle bir girişimin toplumda oluşturacağı “erinç” yabana atılmamalı… 220424