Benim doğduğum ev…

Soner SEVGİLİ Benim doğduğum ev, Kozan Kalesi’nin eteklerinde bir yamaç üzerindedir. Evin aşağısındaki yola merdivenlerle inilir. O merdivenler boyunca elim karabiberden portakala, limondan kayısıya, duttan muza, cevizden nara ağaç gövdelerine dokunur, yaprakları okşardı. Sokağa kavuştu mu uçup gitmesin diye avucuma hapsettiğim kokuları hemen burnuma dayar derin bir nefesle içime çekerdim. Bahçenin özellikle yürüme yolunun yakınlarında sardunyalar vardı. Sardunya çok özel bir çiçektir. Dayanıklıdır, arsızdır, sıcaktır. Babam her sabah işe giderken, o uzun merdivenleri yavaş yavaş iner, o sardunyaların yapraklarını parmakları arasında ezer sonra parmaklarını burnuna götürürdü. O anda yüzüne yayılan gülüş, benim anı tapınağımın en müstesna yerinden bana gülümser… Hep gülümsemesi ile hatırlarım babamı… Canım babam çok güzel gülen bir adamdı. Ve bir de sardunya kokusu ile… Babamı kaybettikten sonra, babamı anneciği ve babacığı ile kardeşlerinin yanı başına gömdük… Babamın mezarı üzerine sardunyalar ekildi. Her ziyaret ettiğimde o sardunyaların yapraklarını parmaklarım arasında ezip, babamı ve gülümsemesini hatırlıyorum… Babamı kaybettikten sonra, babamın mezarı başından kırılmış sardunya dalları Ankara’daki evimde ilk çiçeğim olmuştu. O gün bugündür en özel, en görünür yerlerde sardunya ekerim… Ve o zamandan bu yana ektiğim sardunyaların dibine bir parça babamın mezarından gelmiş topraktan serperim. O yüzden belki, sardunya kokusu beni hep gülümsetir…