Telefona gelen iletilerden sıkılan…

Oktay EROL Telefonlara gelen iletilerden, ya da özgün adıyla smslerden sıkılanlardan mısınız benim gibi bilmiyorum! Gerçekten sıkıldım! Anakent belediyesi akıllara gelmeyen/ bugüne değin kimsenin başaramadığı işleri gerçekleştiriyormuş, ilçe belediye başkanı adının başına “bilge” sıfatını koyarak yaptıklarını anımsatıyormuş, adını ilk kez duyduğunuz/ normal yaşamda karşılaşsanız yüzüne dönüp bakmayacak isimler belediye meclis üyeliklerine adaymış; seçmenle yüz yüze gelmeyi istememek… İletileri gönderdiğiniz, her gün ekmekleri biraz daha küçülen yurttaşlardan ne bekliyorsunuz? Önünüze mi düşmeliler, adınızı görünce el/ pençe mi durmalılar? Şu an insanlar, görev süreniz boyunca yaptıklarınızdan, göreviniz olan işleri övünerek anlatmanızdan, bunları billboardlara milyonlar harcayarak yaptığınız masraflardan, nalıncı keseri gibi hep kendinize yontmanızdan dolayı “bir o kadar” küçüldüğünü yaşadıklarıyla biliyor! *** Şimdi “eşduyudan” (=empati) söz edeceğim; ne denli ilginizi çekecek, ne denli her gün birçok ileti alan yurttaşın yaşadıklarını anlayacaksınız bilmiyorum ama, yine de anlatmalıyım ama… Sözü söylemesi kolay da, “o sözü” gerçekleştirmek için bile olsa uğraş vermek erdem ister! Hangi yönüyle ilgileniyorsunuz bilmiyorum ama, iki gün önce ilki gerçekleşen Asgari Ücret Saptama Komisyon toplantılarında alınacak karar, telefon iletilerine boğulanların asıl sorunu… Her yıl olduğu gibi, yine “iktidar” kanadından bir bakan “çalışanları enflasyon altında ezdirmemek için çalışacağız” demiş! Bakanın bu açıklamasının “emekçi” için geçtiğimiz yıllarda hiçbir anlamı olmadı! Bu yıl da bir anlamı olur mu/ olmaz mı sorusunu bile sormuyorum! Eğer gerçekten, emekçiyi rahatlatmak için Tüik’in açıkladığı “açlık sınırı” üstünde, “yoksulluk sınırı” yakınlarında bir karar çıkarsa “ganyanı” da çok yüksek olur! Çünkü böyle bir sonuç son yıllarda, üstelik “Yeni Türkiye” sürecinde hiç görülmedi! Burada aklıma takılan soru şu; şu an görev başında olanlar bugüne değin, kentte yaşayanların erinç düzeyini artırmak neler yaptınız? Ya da şimdi görev isteyenler, yanınızda çalışan emekçinin yaşamının yaşanılır olması için hangi özveride bulundunuz? *** Öteden beri kendi kendime sorarım: bir vekilin, bir belediye başkanının, bir belediye meclis üyesinin “o” göreve gelebilmek için “sms”, afiş, tanıtım, gezi, toplantılar, araçlara yakıt, seçim ofisinde konuk ağırlama gibi birçok çalışmalar için milyonları aşan bedeller ödediği söylenir! Beş yıl boyunca “kazananın” aldığı maaşı aştığının da altı kalın çizgilerle çizilir! Öyleyse bu çırpınış, boş yere kulaç atış, gece gündüz demeden çalışmanın anlamı ne; insan sevgisi mi? Benim önerim biraz ütopik olacak ama, herkes işine/ gücüne baksa, anladığı işin başına geçse, bilmiyorsa oralı bile olmasa, gerekmedikçe “süslü” billboardlı masraflardan kaçınsa, insanları rahatsız edici iletilerden (sms) uzak dursa olmaz mı? Olmuyor demek ki! Yurttaşın yönetimden daha iyi yararlanması için ya da toplum daha erinçli yaşasın diye değil de, biraz daha “kullanamadığı değerlerin” sahibi olmak için olmalı! Bunun adı “doyumsuzluk/ doymazlık”! İnanır mısınız gerçekten sıkıldım! Ülkenin büyük çoğunluğunun “ucuz ekmek” için saatlerce sıra beklediği, asgari üretin ne kadar zamlanacağını düşündüğü bir süreçte “beş para” etmeyen harcamalarınızdan gerçekten sıkıldım! 11223
Benzer Videolar