Cumhuriyet ve demokrasi (13)

Habip Hamza ERDEM

ABD’nin dördüncü başkanı James Madison (1809-1817) “Demokraside halk birleşip kendi kendisini yönetir, Cumhuriyet’te ise halk yine birleşir ama seçtikleri temsilciler ve kamu yöneticilerince yönetilir” diyordu.

Madison’un başında olduğu Parti ise, 1801-1825 aralığında var olan Cumhuriyetçi-Demokrat Parti’dir. (Parti républicain-démocrate/Democratic-republican party)

Ki bugünkü Demokrat Parti’nin anası olup, hem Başkanı ve hem de Kongre’yi denetlemekte idi.

İşte bu Parti’nin Amerikan federal sistemine uygun olmasına karşın, giderek bugünkü Demokrat Parti’ye doğru evrildiği ve aynı dönem Fransa’sında ise Cumhuriyetçiliğin okul/laiklik/yurttaşlık gibi olmazsa olmaz üçlüsünün geliştirilmeye çalışıldığını görüyoruz.

Bu gelişmelerden iki yüzyıl sonra, Türkiye’de Cumhuriyet’in Okul/laiklik /yurttaşlık üçlüsü bakımından getirildiği yere bakılacak olursa; hâlâ kutlanacak bir Cumhuriyet’in olduğunu söyleyebilmek için ancak ‘demokrat’ olmak gerekir diyeceğiz.

Bir başka deyişle, gerçek bir Cumhuriyetçinin bugün Türkiye’de Cumhuriyet olduğunu kabul etmesinin olanaklı olmadığının altını çizmemiz gerekiyor.

Efendim ‘kırıntısı’ da mı yok denilecek olursa, a’dan z’ye okullar, laiklik ve yurttaşlık bakımından ‘kırıntı’sının bile kalmadığı söylenebilir.

Sık sık gönderme yaptığımız Régis Debray’a göre, nasıl ki Homo sapiens memelilerin bir üst aşaması ise, Cumhuriyet de Demokrasi’nin bir üst aşamasıdır.

Ya da doğrudan çevirisi ile Cumhuriyet Demokrasi’den ‘çok daha fazlası’ olandır.

Oysa Türkiye’de ‘Cumhuriyet’imizi demokrasi ile taçlandıracağız’ söylemi geliştirilmeye çalışılıyordu, ki, kanımca ilk karşı çıkan bu satırların yazarı oldu.

Eğer ortada Cumhuriyet kalmamış ise, tacın nereye takılacağı sorunu ortaya çıkacak demektir.

Somuta dönülecek olursa; yani demokrasi şampiyonu olarak demokrasi tacı, Dr Recep’in başına mı, Diyanetçi Ali Erbaş’ın başına mı, Savunma Bakanı Yaşar Güler’in yoksa ağabeyi Hulusi Akar’ın mı başına geçirilecektir?

Türk Ordusu’nu, STK benzeri TSK’ya dönüştüren generallerin başına mı ‘demokrasi tacı’ geçirilecektir?

Selvi boyu ve gerdan kertmesiyle İlker Başbuğ’un ‘demokrat’lığından kuşku duymuyoruz ama ‘taç’ı daha sonrakilere takmak yerinde olacaktır diye düşünüyoruz.

Yoksa, ben halkın cahilini severim diyen ‘profesör’ün başına mı geçirilecektir ‘demokrasi tacı’?

Bütün bunlar göz önüne alındığında, ‘Demokrasinin, halkın kendi kendisini yönetmesi’ tanımının yerinde olduğu söylenebilir.

Öyle ki, her eline ‘taç’ geçirenin yanındakinin başına geçirmesi yoluyla, önünde sonunda bir başkasının da kendisine geçireceği garantilenmiş olacaktır.

Bu ‘demokrat toplum’un, Homo sapiens öncesi memelilerden olup olmadıklarının pek önemi yoktur.

Oysa Cumhuriyet’in ‘ilkeleri’ ve ‘idealleri’, örneğin ‘Yurttaşlık/Genel Çıkar/Akıl’ gibi ‘değer’leri ise olsa da olur olmasa da denilebilecektir.

Ki Türkiye’nin bugünkü durumu tam da böylesi bir durumdur.

Şöyle bir göz gezdirip, kimin tacı eksik diye bakıldığında; tüm televizyon programcısı ve yorumcusunun bir eksiğinin olduğu söylenemez; sosyal medyada ‘fenomen’ olmayan ve tacı eksik olan yok gibidir; vali, kaymakam, emniyet müdürleri gibi yöneticilerin her Allah’ın günü taç gerektiren bir çam devirmesine tanıklık edilebilmektedir.

Ve iddia ediyorum; doksan milyonluk Türkiye’de, binde bir oranına karşılık gelen doksan bin kişinin, Türkçe yazım ve yazın tekniklerine uygun tümce kurarak bir sahifelik mektup yazmaları veya düşüncelerini dile getirmeleri olanaksızdır denilse abartılmış olmaz.

Cumhuriyetçiliğin bir başka belirgin özelliği de ‘yasaya saygı’dır (règne de la loi).

Türkiye’de, uzun süredir planlandığı her halinden belli olan ‘Yüksek Mahkeme Krizi’nin de bir ‘Yasa tanımazlık’ olduğunun altı çizilmelidir.

Yargıtay denilen, başkanından tüm üyelerine değin, sözde yasaların gereği gibi uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek en yüksek orunun kendisi ‘yasaya uymama’yı bir marifetmiş gibi dillendirebilmiştir.

Başkanından tüm üyelerine, bu taç ve haç, artık baş ve boyunlarına ne takmış iseler, bu memeliler güruhuna Cumhuriyet fazladır, demokrasi ise gereksiz.

(Sürecek)

Benzer Videolar