Marx’ta para (20)

Habip Hamza ERDEM

 Açıkça söylemek gerekirse, Marx, ‘kredi sistemi’ni para kuramının üçüncü aşaması olarak ele almaktadır. Dahası onun özgün biçimi, dolanım ve işlemelerinin yanısıra, aynı zamanda para, para-sermaye ve kredi ile olan ilişkilerini, ekonomik ajanlar arasındaki özgün ilişkilere bağımlılığını, artı-değerden hareketle sanayi ve finans kapitalistleri olarak ayrılmalarını ele almaktadır (1).

Kredinin  parasal kuramını oluşturacak olan ögelerin çoğu, daha Kapital’in II.cilt üçüncü kitabında yer almaktadır. Hatta I.cilt de bile ‘finansal sermaye’ terimine rastlanmakta idi.

Yani finansal sermaye, para-sermaye olarak sermayenin bir kesimi olup kapitalist işlemlerin yürütülmesi sırasında ‘özerk’ bir biçimde işlev görmektedir:

“Onun kapitalist gözüyle ayrıcalıklı işlevi, denildiği üzere, işlemlerde, sanayi kapitalistleri ile ticari kapitalistlerin bütünlüğünü sağlamasıdır” (2).

Kapitalistler arasında gerçekleşen emeğin teknik işbölümünü finansal işlev sağlamakta olup, sermaye dolanımında, asla bütünsel değilmiş gibi para-sermaye olarak görünür ama “tüccarlar ile meta üreticilerinin kendi aralarındaki para dolanımına ilişkin teknik işlemlerin bir parçası olan bir işlevi yerine getirir” (3).

Demek ki, finans sermayesinin işlevi para-sermayesinin işlevinden türemektedir.

Farklı işlemler, özel işler (affaires) biçimi altında ‘özerk’leşerek, başlangıçta ticaret parası olmasına karşın farklı belirlenimler ve paranın kendi işlevleri sonucunu vermektedir ki, sermayenin,  para-sermaye biçimi altında bizzat kendisinin de işlevi olmaktadır” (4).

Böylece, kredinin neden para ve para-sermayeden sonra incelenmesi gerektiği anlaşılmış olmaktadır.

Finansçı kapitalistler ile sanayi kapitalistleri arasındaki teknik işbölümü, fon kiracılarına (bailleurs de fonds-commanditaires), üretimin finansmanına önden katılarak, parasal olanakların toplanıp dağıtılması gibi bir işlevsel rol yüklemektedir.

Bununla birlikte, bu ‘finansal aracılar’, ‘artı-değerin dağıtımı sırasında elde edecekleri kârı bölüşmelerine karşın, finansal işlemlerin teknik uygulamalarını üstlenmemektedirler.

          Genel kâr oranının (ortalama kâr haddi) oluşumu ve sanayi üretiminin branşsal bütünlüğünde “malların değerinin ürün fiyatlarına dönüşümü”nü ele aldıktan sonra, Marx, “faiz ve işletme kârı”nı, III. Kitap beşinci bölümde, yani krediye ayrılan bölümde incelemektedir.

          Ki, orada, kredinin finansal mekanizmalarını teknik ve ekonomik yönleriyle bütünleştirmektedir.

          O nedenle, Marx’ın izlediği yönteme uygun olarak, sermaye piyasası ve sanayi kapitalistleri ile finansçılar arasındaki kâr bölüşüm koşullarını incelemeden önce, ‘parasal sistem’e oranla önceliği ‘kredi sistemi’nin ne olduğunu göstermeye çalışarak kredi yapılarını ele alacağız.

          Gerçekte Marx’ın anladığı anlamda kredinin parasal kuramı, göreceğimiz üzere (piyasa ve kurumlar olarak) finansal yapıları kapsadığı gibi  para ve para-sermayenin biriciklik özelliklerine ilişkin bir yorumda konjoktürel rolü dahil kredinin ‘birlik’ (unitaire) anlayışına götürecektir.

          Bu anlayışın sonuçlarından biri, finansal sermayenin yıllık ortalama kâr bölüşümüne kesinlikle dahil olduğu, ama kredinin parasal özelliklerinin yöntemsel açıklaması çerçevesinde gerçekte maddi (tangible) ve temellendirilmemiş olan ortalama kâr oranlarının oluşumunda yer almadığıdır.

Kredinin parasal kuramı

1° Marx’ın yöntemi

Kredi sistemi’, Marx tarafından kapitalist üretim biçimi çerçevesinde, başka üretim biçimlerine oranla “sermaye(nin), üretimin kendisini ele geçirerek, onu tamamen özgün bir biçimde değiştirdiği” (5)  anlayışıyla ele alınmıştır.

Yani, genel olarak kredi değil ama onun özgün koşullar tarafından belirlenme rolü söz konusu edilmiştir.

“Kabaca, modern kredi sisteminde, faizin üretken sermayesi kapitalist üretim koşullarına uyarlanmıştır” (6).

Oysa Marx, bir çok kez, ‘ticari sermaye’ ile faiz getiren sermayenin, tarihsel olarak, kapitalist üretim biçimi tarafından ‘kısmen’ belirlendiğine işaret etmişti.

“Faizin üretken sermayesi, ya da antik biçimiyle tefeci sermayesi, ikiz kardeşi olarak ticari sermayeye dahil olup, kapitalist üretimi uzaktan önceleyen sermayenin Nuh öncesi biçimlerinden ayrılmakta ve ekonomik bakımdan çok farklı sosyal yapılarda yer almaktadır”(7).                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

          (Sürecek)

(1)Yine Engels’in Kapital’in III.cildine yazdığı önsözde belirttiği gibi, Marx 1848-1857 yılları arasında yaşanan ekonomik (ve sosyal) kriz döneminde yayımlanan tüm hükûmet programlarını, gazete ve dergi yayınlarını, zaman zaman ciddi zaman zaman da dalga geçer biçimde ele almıştır. Ki, bu konuya ‘fiktif sermaye’ bölümünü incelediğimiz zaman ayrıntılarıyla değineceğiz. Geçerken, ‘finansal balon’ konusunun neden 2008 bunalımından sonra yoğunlukla ele alındığına da işaret etmiş olalım.

(2) Le Capital, ouv. cité, livre troisième, tome I, p . 324.

(3) Ibid., p. 331.

(4) Ibid., p . 326

(5) Ibid ., p. 335.

(6) Ibid., tome II, p. 259.

(7) Ibid., p. 253.

Benzer Videolar