Kömürsüz 2030

Olaynet- Yıllardır Anadolu’nun kadim topraklarının tahribatına dur demek için haykırıyoruz. Bir avuç kömürcü şirketin ve sermayenin çıkarları uğruna, kontrolsüz bir şekilde daha fazla ekonomik büyüme aşkına yaşam alanlarımızı kaybettik. Toprağımız, havamız, suyumuz kirlendi, nefes alamaz hale geldik. Bu talan düzeninin çarkını döndürmek için davalarımıza engeller konuldu, acele kamulaştırmalar yoluyla yıldırılmaya çalışıldık, sesimizi yükselttiğimizde karşımızda kolluk kuvvetlerini bulduk. Kamu yararını gözetmeyen, bilimsel gerçekleri görmezden gelen, yöre halklarına söz hakkı bırakmayan politikaların kriz üzerine kriz, yıkım üzerine yıkım getirdiğini yaşadığımız son deprem ve sel felaketlerinde bir kez daha gördük. Canlarımızı, kentlerimizi yitirdik ve bu gidişat devam ettiği müddetçe karşı karşıya olduğumuz krizler katlanarak artacak. Kömürlü termik santral bölgelerinde her gün hava kirliliğinin yol açtığı sağlık sorunlarıyla mücadele etmek zorunda kalan, kömür madenciliği bölgelerinde her gün zeytinini, evini, geçim kaynağını kaybetme tedirginliğiyle yaşayan; kısaca yıllardır kömürün cefasını çeken bizler, daha fazla krizle karşılaşmamak için artık yeter diyoruz. Ortak bir geleceğin tahayyülü etrafında umudu yeniden örmek; sağlıklı, adil, eşitlikçi iklim dostu yarınlarda huzurla yaşamak istiyoruz. Bizler doğayla uyumlu yeni bir başlangıç için, kömürden adil bir çıkışı daha geç olmadan başlatmak için Kömürden Adil Çıkış Hedef 2030 Bildirimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yaşamı savunan herkesi taleplerimiz çerçevesinde bir araya gelmeye davet ediyoruz. Kömürden Adil Çıkış Hedef: 2030 Bildirisi Bizler Muğla, Kahramanmaraş, Çanakkale, Antalya, İzmir, Denizli, Sivas, Adana, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, Karaman’da yıllardır kömürün gölgesinde, yaşamımız için mücadele ediyoruz. Sadece bugünümüzü değil yarınlarımızı kömürün ipoteğinden kurtarmak için doğayı ve yaşamı savunmanın, tek çözüm olduğuna inanıyoruz. Kömür madenciliği ve kömürlü termik santraller, atalarımızla kadim bağlarımızı kopardı. Tarlalarımızı kaybettik; köylerimizi terk etmek zorunda kaldık, sevdiklerimizden ve toprağımızdan ayrıldık. Doğup büyüdüğü yerleri terk etmek istemeyenler, madene inmek veya santralde çalışmak zorunda kaldı. Yıllar içinde kömür; suyumuzu, toprağımızı, gıdamızı kirletti. Madende ve santralde çalışan ve etrafında yaşayan herkes, her gün kömürün zehirlediği kirli havayı soluyor, kirli gıdayı tüketiyor. Kanser olduk; çocuklarımız ve gençlerimiz sinsi hastalıklara yakalandı. Oysaki, enerjimizi üretmek için kömüre muhtaç olmadığımızı ve başka türlü bir yaşamın mümkün olduğunu biliyoruz. Enerji verimliliği ve tasarruf önlemleri, güneşimiz ve rüzgarımız ile, bize dayatılan değil, toplumun gerçek ihtiyacı kadar enerjiyi üretebiliriz. Şimdi ise kömürün vadesi doldu. Kömürde ısrar bizi iklim, gıda, enerji ve ekonomik krizin kıskacına hapsedecek. Dönüşüm kaçınılmaz; kömürden çıkışı hemen bugün konuşmaya başlamalı ve kömürsüz bir geleceğe hazırlanmak zorundayız. Doğayla uyumlu bir yaşamı bugünden ve beraberce inşa edelim. İsteklerimiz: Neden? Dünya, iklim krizini derinleştiren kömürü terk etmeye hazırlanıyor. Ülkeler, ya kömürlü termik santrallerini kapatıyor ya da kademeli olarak kapatmanın planlarını yapıyor.  Bu topraklarda yarım asırdan fazla elektrik üretimi için kullanılan kömürlü termik santraller, hem toplumsal hem de ekolojik büyük tahribatlara yol açtı. Bu santrallerden kaynaklı sadece hava kirliliği 4.8 trilyon TL sağlık maliyetine ve 196.091 erken ölüme neden oldu.  Kömür madenciliği ise, tüm bu tahribatların ortasında kendisine yaşam alanı kalmayan biz yöre halkını göçe zorluyor. Yaşanan iş cinayetlerine rağmen kömür madenciliğinde iş sağlığı ve güvenliği koşulları iyileştirilmediği gibi koşullar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Düşük ücretli, kadınlara istihdam olanağı sağlamayan, örgütlülüğün gittikçe azaldığı madencilik sektörünün artık ne yörenin ekonomisine ne de ülke ekonomisine faydası var.  Gezegenimiz açısından ise kömürlü termik santraller ekolojik tahribatın yanında iklim krizinin de baş sorumlularından biri. Gelecek kuşaklara daha temiz bir dünya bırakmak ve insanca çalışma koşulları yaratmak istiyorsak, vadesi dolmuş bu kirli teknolojiyi artık bırakmak zorundayız.  Nasıl? Karar alıcılardan, kimsenin işsiz, güvencesiz, sağlıksız, enerjisiz kalmadığı planlı ve kademeli; ekolojik, ekonomik, sosyal açıdan adil bir kömürden çıkış planı hazırlamasını talep ediyoruz. Bu planlarda, her bir yöre için yöreye özgü, başta yöre halkı olmak üzere o bölgedeki tüm paydaşların söz hakkı olmalı. Kömürden çıkıştan en fazla etkileneceklerin yeni olanaklardan öncelikli faydalanması garanti edilmeli. Kömüre dayalı uygarlık, kaçınılmaz olarak dönüşmek zorunda. Bu geçiş sürecine ne kadar erken, ne kadar planlı ve örgütlü hazırlanırsak toplumun tüm yükünü taşıyan ancak hep dezavantajlı durumda kalan bizler, o kadar az zarar görür; bu geçişten o kadar faydalı çıkarız.  Çalışmalar, Türkiye için rüzgarı ve güneşi merkeze alan toplumun gerçek enerji ihtiyacına yönelik bir enerji dönüşümünün 2030’a kadar mümkün olduğunu gösteriyor. Bu enerji dönüşümü doğa koruma alanları, orman, tarım alanları, su varlıkları üzerindeki baskıyı arttırmayacak şekilde planlanmalı, dönüşümde biyolojik çeşitlilik gözetilmeli, arazi kullanımı kararları planlı ve bütüncül politikalarla verilmeli, gıda güvencesini temin eden verimli tarımsal araziler korunmalı, yöre insanının ekolojik ve sosyal hakları gözetilmeli. Ancak bu sayede iklim krizinin doğa ve toplum üzerindeki olumsuz etkileri ile mücadele edebiliriz. Çağrıcı Kurumlar