Oktay EROL
Onbir doların altında olanlar dar gelirli, üstünde olup da yüzon dolara varana dek olanlar da orta gelirli.
Yapılan tanım böyle! Onbir dolar, günümüzün yaklaşık ikiyüzyirmi lirası, aylık altıbinaltıyüz lirası… En düşük bile olsa, bu rakamın “orta gelirli” için hangi hesaplamalarla gerçekleştirildiğini anlamak zor!
TÜİK’in verilerinde bile, bu rakam “açlık sınırının” altında yer alıyor! Bu rakamla bir aile ancak kirasını ödeyebilir, ya da evi varsa ancak karnını doyurabilir!
Onbir dolar günlük gelirli olan bir aileyi “orta gelirli” sayıp, önden yüzde onunu peşin, kalanını da aylık beşbin lira ile almasını isteyin haydi; buna asgari ücretli emekçileri de ekleyin, daha başta, peşin ödemede arkasını dönecektir, aylık ödemelerin fırtına etkisini yaşayacaktır!
***
“Umut olabilmek için umudu yok edecekmişsin” ya!
Son yirmi yılda dar/ orta gelirli diye bir kavramın kalmadığı, tüm emekçilerin “açlık sınırına” dayanan aylıklarla yaşamını sürdürdüğü, emeklilerin en çok zorlandığı bir süreçten geçtiği görülebilmesine karşın gözlerin kapalı tutulması aslında bu “umudun” çalınışı…
Olağanüstü biçimde zorlamaya hiç gerek yok! Sokakta çocuğunuzla gezebiliyor musunuz, yakınınızın/ dostunuzun nişanına/ düğününe katılabiliyor musunuz, maketten canınızın çektiği ürünü zorlanmadan alabiliyor musunuz, yılda on gün de olsa dinlenceye çıkabiliyor musunuz?
Açıkça “iyi yaşıyor musunuz” diye soruyorum!
***
Algı peşinde olanlar “önce var mıydı” diye soruyorlar hep, bu “iktidara” toz kondurmamak için!
Benim konum ne önceki, ne bugünkü, ne yarınki; konum yirmi yıllık bir “iktidarın” insanları daha da yoksullaştırdığının, daha da mutsuzlaştırdığının, daha da yaşam damarlarını ezdiğinin bilinmesi…
“Alım gücünün” yok edildiğine bakılmaksızın açıklanan asgari ücretler/ emekli aylıkları yaşamda mutlu olmayı, temel gereksinmeleri sağlamayı yerine getirip/ getirmemeyi düşünen var mı?
Çalışanın “aylığı” yaşamını sürdürmesine yetmezken, çocuğunun her geçen gün büyüyen eğitim giderlerini karşılamakta sorun yaşarken, borç içinde yüzerken “bir evin olsun umudu” kim içindir?
***
Her ailenin kira ödemesini ortadan kaldıracak bir evi olsun, orada her tür anılar biriktirilsin, bahçesinde çiçekleri geniş balkonu olsun… Bunlar güzel şeyler, bunlar herkesin zaman zaman aklından geçirdiği şeyler… Barınma konusu en temel gereksinim, dilenecek bir olgu değil; istek!
Günlük onbir dolar tanımını geçtim; bu bir “evin olsun” girişimi midir, yoksa bundan sonra kalan yaşamını da borç içinde yaşa, yemenden kes, pazar sonlarını daha çok bekle, sabahın alaca karanlığında kuyruk olan yerleri izle, dişleri sık, kemere bir delik daha aç girişimi mi?
Kararlar da, kampanyalar da neden insanları “iyi yaşatmaktan” bu denli uzak, “borçlanma” odaklı; düşünün şimdi! 120123