Oktay EROL
Geçen sürece bakınca, “zamanın” ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor!
Bir işi en kısa sürede yapmak, bir konuyu en kısa sürede anlamak, daha az emekle daha çok iş yapmak günümüzde oldukça önemli…
Konunun uzun ayrıntısına girmeden, aslında biraz da “iş yapanı” sıkmadan yapılması gerekiyor!
Öyle olmayı deneyeceğim…
***
Bu güne değin, bu köşeyi boylu/ boyunca kapatan köşe yazılarını da, özellikle okurun “zamanını” çalmamak adına kısaltmam gerekiyor; boş insan yoktur, ancak karşılığında bedel almayan vardır!
Artık, okur eskisi gibi değil;
Kafaları karıştıracak, kendini yol sayan sıkıcı ayrıntılarla dolu “anlatımlardan” uzak durmayı yeğliyor!
Yazının içindeki “en küçük” eksikliği görüyor, eleştiriyor!
Konunun ayrıntısına gidilerek yapılan anımsatmaları o denli önemsemiyor; yaşananı anlamaya çalışıyor!
Köşe yazarının işi, salt yazdığını okutmak değil de, tümce içerisinde yer alan sözcüklerle geçmişi anımsatmak değil mi?
Onu yapmak istiyorum!
***
Hem bir de, yazarın okuruyla bir sorunu olmadığını, salt olayları yorumlamaya çalıştığını da “anlatımda” görmesi gerekiyor!
Okurla kavgalı olmak, bir köşe yazarı için “kendini yok saydırmak” olmalı!
Kimin neyi sevdiği, kimin hangi partiye oy verdiği, kimin hangi giyimi yeğlediği, kimin ne düşündüğü, kimin nasıl eğlendiği “rahatsızlık” verici olmadıkça/ ayrıştırmadıkça/ korku yaymadıkça kime ne ki?
“Rahatsızlık/ ayrıştırıcı/ korku” diyorum; çok önemli…
**
Bana, “neyden rahatsız olursun” diye sorsalar, yanıtım “göremediğim yüzden” olur büyük olasılıkla!
Sokakta karşılaştığımı bilmek isterim; hem kim bilmek istemez ki, karanlığı yaşam sananlardan başka!
Konuştuğum birinin sözlerinin “karanlık” olmasını istemem örneğin; herkes gibi…
Bir politikacının sözlerinin “yalan” olmamasını beklerim; her yurttaş gibi…
Yüzüme gülerek bakan yüzün arkamdan “asılmasına” dayanamam!
Sözün özü; “zaman” gibi köşeyi iyi kullanmam gerek!
211022