Rifat SERDAROĞLU
Sürekli olarak dönmek, ya da dolaşım demektir, devridaim.
Dönme dolap gibi! Dolabın kovalarından biri bozuksa ve siz tamir etmezseniz, her turda bozuk kova, tekrar ve tekrar önünüze gelir.
Toplumsal olaylar da böyledir. Devleti yönetenler yasa dışı işlere karışırsa ve siyasetçiler, yargı, güvenlik güçleri görevlerini yapmaz, olayları görmezden gelir ya da halk deyişiyle halının altına süpürürlerse, aynı olaylar belli dönemlerde yine başınıza gelir. Demokrasinin evrensel değerlerine ulaşamamış toplumlarda hep böyle olmuştur.
Böyle toplumlarda yargı tam bağımsız olmadığı için, siyasetçi siyasetçiyi, savcı yargıcı, asker askeri, mafya mafyayı, suçlu suçluyu korur ve işlenen suçlar cezasız kalır. İşte tam burada devridaim olayı başlar. Bir süre susulur, sonra aynı kişilerle ve benzer suçlar işlenir. Suçlular aynı zamanda çok cesur davranırlar. Halk dilinde buna “Suç Bastırmak” denir.
Genelde farklı ağızlardan şu sözleri duyarız;
“Ben ne yaptıysam devletim için yaptım!” “
Boğazımızdan tek haram lokma geçmez” “
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunduk!”
Ne hikmetse, o yetimin bir türlü tüyü bitmez ama garibanların geleceği berbat olur!
Siyasette yolsuzluk yapmak, malı kökünden götürmek hiç kimsenin tek başına yapabileceği bir iş değildir. Soygunun bir “Siyasetçi ayağı”, “bir Yüksek bürokrat ayağı”, “bir de işadamı veya mafya ayağı” olmalıdır. Hele bir de medya ayağı ve yargı ayağı varsa, milletin donunu da alsalar kimsenin haberi olmaz!
Bu pislikler engellenemez mi? Elbette engellenir. Fakat şartları var;
Birincisi; Toplum
“Örgütlü Toplum” haline gelecek, yolsuzluklara karşı duyarlı ve tepkili olacak!
İkincisi; Yargı tam bağımsız olacak. Bugünkü gibi iktidarın emrinde olmayacak.
Üçüncüsü; Yolsuzlukların üzerine giden siyasetçiye, yargı mensubuna, güvenlik memuruna toplum sahip çıkacak, destek verecek,
yalnız bırakmayacak!
Toplum örgütlü değilse, soruşturma, araştırma, karşı çıkma, yasaların verdiği direnme hakkını kullanmaktan korkuyorsa, dürüst kişilere sahip çıkmıyorsa,
o toplum önce çürümeye, sonra da yok olmaya mahkumdur.
Yakın tarihten örnek vermek gerekirse;
İhvan’ın Türkiye temsilcisi olan “Milli Görüş” partileri, İslam dinini kullanarak çeşitli yolsuzluklar yaptılar. Özellikle Avrupa’daki Türk İşçilerinden paralar toplandı, “İşçi Şirketleri” kurularak paralar aktarıldı ama sonu hüsranla bitti. İnsanlar dolandırıldıklarıyla kaldı! Ama yönetenler yükseldi! Dönemin Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanının, T.C Cumhurbaşkanı Vekili yapılması gibi…
Bosna Savaşı sırasında, dönemin Refah Partisi, “Bosna’ya Yardım” kampanyası başlattı. Konu mahkemelik oldu. Yardım paraları Süleyman Mercimek adlı kişide toplandı. Mercimek, 14 ayrı döviz hesabında yaklaşık 17 Trilyon lirayı kontrol ediyordu. Yargılama devam ederken 1995 Genel Seçimleri yapıldı. Refah Partisi %21 oyla birinci parti oldu. Dava, ne hikmetse zaman aşımından dolayı düştü!
Müslümanların hayatları üzerinden yapılan son yılların en büyük hırsızlığı kapatıldı! Peki, gerekli ders alındı mı? Hayır!
Ders alınmayınca, ayni Milli Görüş kadroları, Almanya Deniz Feneri e.V Davasında, bir daha yakayı ele verdiler.
Alman Savcılar
“Yüzyılın Yardım Yolsuzluğu” dedikleri davada, yöneticilerin kendi itirafları sonucu onları hapse mahkum ettiler. Alman Savcılar, Türkiye’ye bavullarla taşınan milyonlarca Alman Markının peşine düştüler.
Fakat,
Başbakan Erdoğan döneminde, sanıklar beraat ettirildi, Türk Savcılar yargılandı. Alman Yargısı davayı 2008 yılında karara bağladı. Hırsızlık paralarıyla Kanal 7 kuruldu. Başına da, Erdoğan’ın dünürü Zekeriya Karaman getirildi…
Dönme Dolap, devridaim yaptı!
Toplum örgütlü değildi! Yargı bağımsız değildi!
Kamuoyu, olayı soruşturan Cumhuriyet Savcılarına sahip çıkmadı!
Sonunda bozuk kova döndü geldi yine Türk Milletinin önünde durdu. İçi pislik dolu olarak…
Yarın, Cumhuriyet Savcılarının “Hırsızlar İmparatoru” dedikleri kişi ile başlayan ve onun çevresinde kümelenen
“Her devrin değişmeyen hırsızlarını” yazacağız.
Öbür gün ise, bu pislerden ve pisliklerden nasıl kurtulacağımızı yazacağız.
Gönül, hiç olmazsa Bayram tatilinde güzel şeyler yazmak isterdi ama Bademler başımıza çöktükten sonra güzel bir şey kalmadı ki!
İşi, iyilik-güzellik-kardeşlik ve yaşatmak olan İmam bozuntusu bile Doktor öldürmekten bahsedebiliyor. Her devirde böyle sapıklar olacaktır. Ama o camideki yüzlerce kişiden bir kişi çıkıp, imam bozuntusuna haddini bildirmiyorsa ve tüm cemaat korkuyorsa, bu tip İmamların sayısı gün geçtikçe artacaktır…
11 Temmuz 2022