Oktay EROL
Billboardlara asılan afişler, cep telefonlarına gönderilen kısa iletiler, yerel yönetim araçlarına giydirilen görseller geri kalmış bir toplum için ne gerekiyorsa öyle ilerliyor!
Bayramlarda/ bırakın bir kalabalıkta uzaktan görmeyi, adını bilmediğim/ duymadığım, milletvekili olduğunu iletilerden öğrendiğim isimlerden gelen “kutlama iletileri” hiç hoşuma gitmiyor!
Ayrıca, verdiği tarih/ saatte, belirttiği kanalda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunacağını, izlenmelerini isteyen iletiler de gönderen var!
Şu biliniyor ki, biz yanımızdakine ulaşamıyoruz, sorunumuzu anlatamıyoruz; bilmediğimiz/ tanımadığımız isimlerin kutlamasını ne anlam yükleyerek değerlendirmemiz gerekiyor?
Önemseyen var mı bilmiyorum, ben bu türden iletiler alınca “aptal” buluyorum kendimi; tanımadığım biri bayram kutlaması gönderecek, başka özel günleri iletecek bende oturup onunla avunacağım!
***
Bunu Adana’da görüyorum, Mersin’e gittiğimde de gördüm, Adana’nı şirin ilçesi Feke’de bile bolca önünüze çıkıyor!
Yerel yönetim yol yapmış, park açmış, kaldırımlara kıyıları bordürlü kilit taş döşemiş, asfalt dökmüş, köylere ulaşımı kolaylaştırmış…
Aklınıza gelebilecek tüm yerel yönetim işlerini yapmış, yapınca da billboardlara afişlerini asmış!
Üç yılda “şu kadar” yola asfalt dökmüş,
Üç yılda “şu kadar” kaldırım taşını yenilemiş,
Üç yılda “şu kadar” su borusu döşemiş…
Hem bunları yapmışlar, hem de yurttaşın gözünün içine sokarcasına, “boş durmuyorum, çalışıyorum, yaptıklarımı unutmayın” dercesine billboardlara afişlerini asmışlar!
Sanki yolu görmüyor, kaldırımlarını bilmiyor yurttaşlar…
Bir de “olmadıkları” görünimleri yok mu; bir yoksul çocuğun yanına çömelmeleri, bir emekçinin elini tutmaları, pazar esnafıyla müşterilerinin arasına karışmaları…
Bunları de görselleyip billboardlara asmaları…
Çocuklarını eğitim için gönderdikleri ülkelerin değil, geri kalmış ülkelerin “seçilmiş” davranışları bunlar!
***
Biliyor musunuz, telefonlara gelen kısa iletilerin, billboardları süsleyen kocaman afişlerin bedeli kendilerine ödenen aylıklardan değil, belediye ekmek büfeleri önünde yazda/ kışta kuyrukta bekleyenlerin, ay sonuna yetişemeyen emeklinin/ asgari ücretlinin/ dar gelirli esnafın ödediği vergilerin içinden alınıyor!
Ne güzel değil mi? Hem kendilerini öne çıkarmaya çalışıyorlar, hem de bunun bedelini yurttaşın cebinden alıyorlar!
Almanların olduğu söylenen bir söz “kötü mal alacak kadar varsıl değilim” diyordu!
Biz bunu “savurganlık yapacak kadar varsıl değiliz” diye değiştirsek yeridir!
İşin düşündürücü yanı, ya da garip olanı savurganlığın/ şatafatın hep geri kalmış, yoksulluğun azgınlaştığı yerlerde görüldüğü ileri sürülür; öyle olmalı!
***
Billboardlar olmalı mıdır; elbette olmalıdır!
Yurttaşın cebinden ödeme yapmayacak olanlar kullanmalıdır!
Yerel yönetimler, ya da milletvekilleri on asgari ücreti bir kez de almaları yetmiyormuş gibi, bir de “yaptıklarını” göstermek için de asgari ücrete göz dikmeleri doğru değil!
Madem yerel yönetimlerin oralara/ buralara ödeme yapacak güçleri var, suya ya da ekmek ederlerine yansıtsınlar ki yurttaş “bu bungunlukta” daha ucuz su içsin, daha ucuz ekmek yesin!
Sokaklar daha çok temizlensin, yoksul yurttaşlara “destek paketleri” biraz daha büyüsün, burslu öğrenciler attırılsın, yaklaşan soğuk kış mevsimi öncesi hazırlıklar yapılsın!
Billboardlar ya da kısa iletiler kullanmak yerine, yurttaş sevindirilse kötü mü?
***
Hiçbir şey “insanı” sevindirmekle eş değil!
Ben kendi adıma ne milletvekillerinden, ne de belediyelerden “bedel ödeterek” kullandıkları telefon iletilerini/ billboard afişlerini görmek-almak istemiyorum!
İnsanların birçoğu her hangi bir sosyal medya hesabıyla ilgilenirken, bir de yurttaşın yükünü ağırlaştırıcı eylem içine girerek, darboğazı daha büyük bozguna dönüştürmeyi yerinde bulmuyorum!
İki/ üç haftada bir otuz/ kırk metre karelik afişlerin gerildiği, sökülüp yenilerinin takıldığı nasıl bir anlayış, insana nasıl bir bakış; varsa bilen anlatsın!
“Muhalefet”, sıkça “iktidarın” şatafatından/ savurgan harcamalarından söz ederken, bir kez de üç yıldır görevde olan belediyelerini sorgulamalı!
Çığırtkanlık yapmayı bırakalım; bu anlayıştan değişim beklemek olanaksız!
260722