Yerel yönetimlerdeki “liyakatsizlik”…

Oktay EROL En çok konuşulan sözlerden biri “liyakat”! “Liyakat” tanımına uyan da uymayan da konuşuyor! Bu konuda da özellikle “iktidarın” işbaşlarına yerleştirdiği isimler üzerinde duruluyor… Ekonomi Bakanı, Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Merkez Bankası Başkanı… Listeyi uzatırken, isterseniz “liyakat” sözcüğünün ne anlama geldiğine de bir bakalım… “Liyakat”, Arapça kökenli bir sözcüktür. Layık olmak anlamına gelir. Türkçe olarak uygun olmak, yakışmak, yaraşmak yerine kullanılır. “Liyakat sahibi olmak” dendiğinde konuya, işe, duruma, koltuğa layık olmak anlamına gelir. “Liyakat sahibinin” aldığı iş ya da işe yeterliliği/ uygunluğu/ yaraşırlığı/ yaklaşımı önem taşır. TDK’na göre de, işi bilen/ işin ustası anlamlarını taşır. *** “Muhalefetin” ileri sürdüğü gerekçeye göre, “iktidarın” başarısızlığındaki/ beceriksizliğindeki en büyük etken de “liyakatsiz” oluşu… Bunlar bilindik, her zaman duyulduk sözler… Peki, “muhalefet” ne denli “liyakat” konusunda erdemli duruş sergiliyor, “iktidar” yürüyüşün ana damarı sayılan yerel yönetimlerdeki başarıda “liyakat” ne denli yer tutuyor? TBMM’nde neler döndüğünü çok ayrı bakış açılarından duyarak öğrenilse bile, yerel yönetimler yurttaşın daha sık yüz yüze gelebileceği yerler olması bakımından önem taşıyor! Yolu çukurlardan geçilmiyor belediyeye koşuyor, arsasına bir yapı kurmak istiyor belediyeye koşuyor, toplu taşımadan sıkıntıları var belediyeye koşuyor, içine girdiğimiz yaz ayları nedeniyle sivrisineklerle baş edemiyor belediyeye koşuyor, evinin ya da işyerinin önündeki su borusu patlağından dolayı belediyeye koşuyor, günlerdir alınmayan çöpler için belediye zabıtasını arıyor… Bu kentte yaşıyorsanız, bu kentte tüm bunları yerinde/ zamanında yapması için bir “başkan” seçmişseniz, doğal olarak hem işini düzgün yapmasını, hem de çalışanların sorunu çözmek için çaba harcamasını istiyorsunuz… *** Kentin kıyı mahallelerinde oturan bir yurttaş belediyenin kıpısına geliyor, mahallesinde yaşadığı yerel sorunlarını anlatmak için, daha kapıda “mahalle muhtarınıza anlatmalısınız” bir görevli. Mahalle muhtarı da o denli “iş yapmak” için uğraş veriyor ki. Yurttaşın her karşısına çıkmasında “belediyeye durumu anlattım, mahallenin sorununu bende biliyorum, bekliyoruz” sözünü duymaktan bıktığını yinelemesine ne gerek var ki… Sanki muhtar sorunu bilmiyor, sanki duymamış… Belediye kapısında “binbir soru, binbir zorluk” yaşadıktan sonra “ikinci katta, sağa dönünse karşınızdaki oda” sözüyle yukarı çıkıyorsunuz! Bir giriş odası, odada bir erkek bir kadın sosyal medya hesaplarına bakarak gülüşüyorlar. Hemen sağından açılan bir oda kapısı daha, ancak o an için kapalı; içeriden koyulaşan bir muhabbetin sesini duyuyorsunuz. Randevunuz olup/ olmadığını, ne için geldiğinizi, kimlik bilgilerinizi istiyor, sonra da “şu an bir küçük toplantısı var, dışarıda bekleyiniz” dediğinde, “çok bekler miyim” diye sormanız gerekiyor/ soruyorsunuz da. Aldığınız yanıt “bilmiyorum, görüşme bitince, sizden önce iki kişi daha var, ondan sonra size sesleneceğim” oluyor… Odanın dışında iki sandalye var, ikisi de dolu… Ayakta bekliyorsunuz, kimi zaman çömeliyorsunuz, koridorda yürüyorsunuz, bir saate yakın bir zaman geçerken odadan birinin çıktığını gördüğünüzde sekreterin yanına varıyorsunuz. Sekreter “müdür bey telefonla görüşüyor, görüşmesinden sonra sizleri sırasıyla alacağım” diyor. Yine koridora dönüyorsunuz, ikinci katı dolanıyorsunuz bir kez, iki kez, üç kez; telefon konuşması bitmemiş olmalı ki kendinden öncekiler aynı yerlerindeler; duvara arkanızı dayayarak çömeliyorsunuz, kızıyorsunuz… Sekretere yeniden varıyorsunuz, iki saattir beklediğinizi söyledikten sonra “bu müdür önceki konuğuyla bir saat ne toplantısı yaptı, şimdi on dakikadır ne telefonu, bunların işi bu mu” diye sormak istiyorsunuz da; kapıda bekleyenlerin dışında herkes “ortamdan” hoşnut gibi, o alanı terk ediyorsunuz! *** Devenin yumru/ hörgüç olmayan yeri gibi, ülkenin “çivisinin çıkmadığı” yer kalmamış olmalı… Sanki “liyakatsizlik” yalnız “iktidarın” önünde duran hörgüç; “iktidar” olmak için önlerinde her tür sosyal olanaklar bulunan “muhalefetin” yerel yönetimlerdeki “liyakatsizliği” neden gözden ırak tutuluyor anmakta zorlanıyorum. Yerel yönetimlerde, “iş” yapmak, yurttaşın sorunlarını çözmek değil de; varlıkları “çözülecek işleri” zorlaştırmak olan birçok isim sayayım size! Hem öyle isimler ki; kapısında uzun süre beklemenize karşın, daha odaya girerken “toplantıya gideceğim, kısa bir zamanım var” diyeni mi ararsınız, yurttaşın telefonla aramasından yakınanı mı ararsınız, daha günün yarında “yoruldum, her yerim ağrı içinde” diye söyleneni mi ararsınız… “İktidara” yürüyen “muhalefet”, yerel yönetimlerdeki “liyakatsizliği” nasıl tanımlayacak; görmek istiyorum… 280622
Benzer Videolar