Zeki SARIHAN
1980 Ocak ayında yayına başlayan Öğretmen Dünyasının yarattığı eğitim ve öğretmen mücadelesi birikimi, 2003 yılında Ulusal Eğitim Derneği’nin kuruluşu ile yeni bir sıçrama yaptı. Derneğin tüzüğünde amacı, “Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı, Halkçı Eğitim” olarak formülleştirildi. 43 kurucu Ankara’da demokratik ve laik eğitim mücadelesine omuz vermiş sosyalist, demokrat, Kemalist 43 aydından oluşuyordu. İçişleri Bakanlığı “Ulusal” sözcüğünün dernek adlarında kullanılamayacağını ileri sürünce derneğin adını “Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı Halkçı Eğitim Derneği” olarak değiştirdik. Açtığımız davayı kazanınca da ilk adımızı kullanmaya başladık.
İlk birkaç yıl içinde dernek taşrada bazı çevrelerde coşkuyla, bazılarında ise ilgisizlikle karşılandı. İzmir, Kocaeli, Samsun, Mersin, Tarsus, Samandağ’da şubeler, 15 merkezde ise temsilcilikler açtı.
AKP’nin iktidara gelmesinden bir yıl sonra açılan dernek, Öğretmen Dünyası’nı İktisadi işletme haline getirerek dergi ve kitap yayıncılığına devam etti. Aydınlar arasında ses getiren güçlü kampanyalar yürüttü. Bunların başlıcası yabancı dille eğitime karşı anadilinde eğitim, eğitimde özelleştirmeye karşı kamusal ve parasız eğitimdi. Bu konularda Ankara (iki kez), Eskişehir, Zonguldak Ereğlisi, Kastamonu, İzmir, Bolu’da ulusal eğitim kurultayları düzenledi. Bu illerdeki üniversitelerin akademisyenleri de bu kurultayda tezler sundular.
Dernek, 1987’den beri Öğretmen Dünyası’nın düzenlediği haftalık konferans ve söyleşileri devraldı. Dernek başkanı, ülkenin pek çok yerinde düzenlenen konferans, açık oturum, panellerde derneğin eğitim ve öğretmen politikalarını açıkladı.
Derneğin kurulduğu yıllar, ülkede memur sendikacılığının da kurulup gelişmeye başladığı bir dönemdir. Gerek yeni iktidarın adım adım gelişen olumsuz politikaları, gerek öğretmenlerin böyle bir düşünce kuruluşu yerine sendikal mücadeleyi tercih etmesi, derneğin taşrada gelişmesini önlediyse de merkezdeki çalışmalar aksamadan sürdü. İzmir dışındaki şubeler dağıldı.
Aralık 2019’da yapılan Dokuzuncu Genel Kurulda seçimlere ilk kez iki grup girdi. Bunlardan biri Vatan Partisi taraftarlarından, diğeri de ona tepkili olan sosyalistler ve Atatürkçülerden oluşuyordu. Kongreye az bir zaman kala üye yapılan bazı TGB’lilerin de kullandığı oylarla Vatan Partililer Derneği yönetme hakkı kazandılar. Bu yönetim altında bulunmak istemeyen bazı üyeler istifa ettiler.
Dernek, kongre ile pandeminin başladığı Mart 2020 arasında birkaç ay cumartesi konferansları gibi faaliyete devam etti. Öğretmen Dünyası ise bu kongreden önce Aralık 2019 başında yönetim tarafından kapatılmıştı. Pandemi nedeniyle faaliyetler durunca yönetim ödenti toplayamadı ve kirayı da ödeyemeyince büroyu boşaltarak demirbaşları ve kitapları bir depoya taşıdı.
Mayıs 2022’de üyelere gönderilen gecikmiş kongre çağrısında gündemdeki maddelerden biri derneğin feshi idi. Uzun yıllar Öğretmen Dünyası ve dernekte görev almış, onun çalışmalarına katılmış olanlar bu karara üzüldüler. Kongre adresi olarak TGB’nin Genel Merkezi gösterilmişti. Üyelerden bir kısmının kongreye gitmeye ayağı çekmedi. Dernek öldürülmüştü! Dernek başkanı da, derneği ona teslim eden bir önceki başkan da ortada yoktu! İstifa etmiş bazı üyeler de derneklerinin cenazesini kaldırmak, tabutun bir ucundan tutup son görevlerini yapmak üzere orada bulunmayı tercih ettiler. Gene de bir faaliyet raporu ve mali rapor sunuldu. Üzerinde fazla bir görüşme olmadı. Bir gerginlik yaratmamak için hiçbir siyasi tartışma yapılmadı.
Bu arada İzmir Şube yöneticileri, kapanma yerine dernek merkezinin İzmir’e taşınması önerisiyle geldiler. Buna ilişkin tüzük değişikliği ve İzmir’de oturanlardan oluşan yeni yönetim kurulu önerileri oybirliği ile kabul edildi. Evrak üzerinden devir teslim yapıldı. Böylece Ulusal Eğitim Derneği hukuken kapatılmaktan kurtuldu ve yeni bir kentte, yeniden toparlanmayı bekleyen bir çevrede varlığını devam ettirme evresine girdi. Depodaki dernek demirbaşlarının bir kısmı, borçları ödenmek için satılmıştı. Geriye ne kaldığı ve kitapların ne olacağı, mali raporda görülen on bin liralık borcun nasıl ödeneceği açığa kavuşmadı.
Bir üye, Ankara gibi bunca öğretmenin ve aydının bulunduğu bir başkentte bir derneğin yaşatılamamış olmasından ötürü üzüntülerini dile getirdi.
Bu bilgileri verdikten sonra konu ile ilgili olanlara açık yüreklilikle bazı sorularım olacak. Bu tartışmaya katılmaları derneklerle siyasi partilerin ilişkileri, derneklerin bağımsızlığı, yaşama koşulları ve ülkemizin bugünkü durumu hakkında değerli görüşlerin alınmasına hizmet edecektir kanısındayım.
Sorularım şunlardır:
- Ulusal Eğitim Derneği, kuruluşunda duyulan heyecanı niçin yaşatamamış, genişleyememiş, şube ve temsilcilikleri kapanmıştır? Bunda dernek yönetiminin sorumlulukları ve siyasi koşulların payı nedir?
- Derneğin genişleyememesi ve sonunda kapanma aşamasına gelmiş olmasında “Ulusalcılık” kavramının etkisi var mıdır? Bu kavram “milliyetçilik” olarak da anlaşıldığından itibar kaybına mı uğramıştır?
- Vatan Partisi’nin Gençlik Kolu TGB’dir. Cumhuriyet Kadınları Derneği, Vatan Partililerin eline geçtikten sonra bu partinin kadın kolları görevini üstlenmiştir. Bazı üyelerde Ulusal Eğitim Derneğinin de aynı partinin öğretmen kolu gibi bir görev üstlenebileceği izlenimini yaratmışken, bu izlenim mi yanlıştı, yoksa parti dernekle ilgilenmeyerek onu kendi haline mi bırakmıştır? Kadrolarında bir bıkkınlık, partiden uzaklaşma mı olmuş. Yoksa pandemiden beri dernekle hiç ilgilenmeyen genel başkanın tutumu mu kapatmayı gündeme getirmiştir?
Bunları soğukkanlılıkla tartışmamızı öneriyorum. Ki İzmirli yönetici arkadaşlar bunlardan ders çıkarabilsinler.
Üç yıldır belli nedenlerle gidemediğim köyümü çok özlemiştim. Komşu köyden Avukat Zekai Sana, Ankara’dan Fatsa’ya bir duruşmasına gidiyormuş. “zeki Abi’yi de götüreyim” demiş. Canıma minnet bildim. 8-10 gün sonra döneceğim. Kendine iyi bak Ankara.