Oktay EROL
Bu ülkede her gün fiyatlar neden artıyor, alım gücü neden düşüyor, eğitimde neden dünya listesinde yer alamıyor, gençlik neden geleceğinden umutlu değil, tarımda neden kan yitiriliyor, yönetenlerin neden dilleri küfürbaz, iktidar neden bu denli aldırmaz…
“Dünden kötü, yarından iyiyim” sözü geldi yeniden aklıma…
İşin anlaşılmaz yanı, yirmi yıldır “iktidarda” olanların sorumluluğu üstlenmemesi, “suçu” neden oldukları olayların üzerine yıkması…
Bir garip olan nokta da, “iktidarın” bu “kaba/ küfürbaz/ yalan” söyleminin tutması, savunan/ onaylayan bir katmanın olması…
Geceden sabaha değişen ürün ederlerini, ekmeğe/ şekere/ yağa/ akaryakıta gelen zamları yaşayan sanki yalnız “iktidarı” savunmayan…
Ağrımız, acımız oldukça büyük!
***
Dün “Boğaz, Seyhan Irmağı üzerindeki köprüleri kıskanacak” deyince, “köprülere karşı mısın” diyenler oldu!
İnsanların ekmek, su, barınacak gereksinmesini karşılamadan köprülerin de, avemelerin de, tünellerin de, duble yolların da “ne anlama” geldiğini sordum, bana sorana!
Sarıldığı soru şu oldu: “bu kadar daha köprü olsa daha iyi olmaz mı, daha da rahat ulaşım olmaz mı?”
Boğulmamak için yılana sarıldıkları bu “sorunun” doğru olmadığını, salt sistemin çürümüşlüğü anlamına geldiğini bilmediklerini sanmıyorum!
Biraz önce Almanya’dan, ardından Hollanda’dan dostlarla görüştüm! O ülkelerin gün içindeki trafik yoğunluğunu sordum! “İşe gidiş/ dönüş dışında yoğunluk görmedim pek, o da kısa bir süre, onun dışında sorun yaşanmaz” dediler!
Ne diyorum biliyor musunuz?
Siz tutar bu yurdun insanlarının çalışacak alanlarını kapatır, gençliği/ iş yapabilecek güçte olanları sokağa bırakırsanız, yatırımı insana yapmazsanız; köprüler de, tümeller de, duble yollar da dolar!
İnsana yatırım yapmadıkça köprünün beşi de, onu da, yirmisi de başlar da yetmeyecektir; ilerleyen zamanda “paralı” geçebilen de olmayacaktır!
***
Siyasetçilerden, yerel yönetimlerden sıkça duyduğumuz “destek” sözü var!
Anlattıklarını ya ben anlamıyorum, ya da anlattıklarını sürekli yineleyerek yurttaşla alay ediyorlar!
“Destek” neden yapılır?
Çalışacak durumu olmayanlara, yaşamlarını sürdürebilmeleri için yapılan yardımlardır; erzak paketi veriler, kirasının bir bölümü verilir, elektrik/ su ücretini ödemesi yapılır, temel gereksinmelerini karşılamaları için para kartlar verilir…
Siz tutar taşı sıksa suyunu çıkaracak gence, çalışma gücü olmasına karşın “darboğaza” sürüklediğiniz yurttaşa “destek” adı altında yardım yaptığınızı sanıyorsanız; bu bir yalan, bu bir “bilmezlik”, bu bir insanı “dilenci” yerine koymaktan başka bir şey değildir!
Toplumun büyüyenlerine bakın; bir güce, “iktidara”, yerel yönetimlerin bir ucunda kendilerine yer bularak “birden çok” maaş alanların çokluğunu göreceksiniz!
Aynı biçimde, Adana gibi bir zamanların “toprağı altın” olan kentinde işsizliğin boğucu biçimde gençliğin üzerine abandığını, gençliğin beklentilerini yok ettiğini göreceksiniz!
Seyhan Irmağı üzerinde kurulan köprülerin nasıl/ neden yetersiz olduğunu düşünsenize…
***
Eğer bir toplumu çürütmek istiyorsanız, önce “eğitimini” yok edeceksiniz ki; bilimini, yapısını, değerlilerini, anlayışını, olaylara bakışını, çözüm arayışını, yaşananları sorgulayışını bozasınız!
Abeceyi öğrenmeden “okumayı” öğretmenin “yanlışlığı” anlaşılmadı sanırım; buna tekten/ çokluya deniyor!
Temeli sağlamlaştırmadan oluşturulan yapıların duvarları da sağlam olmayacaktır!
Sınava girecek öğrencilerin geleceğine ışık olması için, deneyimlerini değerlendiren bir uzman eğitimci “sürekli konu çalışmak yanlış bir stratejidir. Konu çalışma yerine deneme sınavları yapmaları gerekir. Günde en az iki deneme sınavı yapmaları onlar için daha iyi olacak” diyor!
Buna “sürekli çalışmak” demeyelim de, “konuyu” bilmeden ilişkili soruları çözmenin yeterliliğini düşünelim…
Sözüm ona, temelini sağlam atmadığınız bir yapı üzerine katlar çıkılmasını “doğru” sayıyorsunuz!
Bugün, yurdun her köşesine konuşlanan niteliksiz üniversiteler de, bu üniversiteleri kazanmaları için maratona koyulan öğrenciler de, öğrencilerin “bilimsel” olmayan yollarla öğretim görmeleri de, uzman eğitimcilerin yönlendirmek istedikleri yer de; hem bu güne değin yaşananların sonucu, hem de bundan sonra yaşanacakların “nedeni”!
Bunlar yerine “köprülerin” yetmediğini konuşalım; tamam mı?
***
Gerçekten, bu ülkede yaşam neden bu denli zorlaştı, neden toplumun her katmanından “sesler” yükselmeye başladı, neden “iktidar ”içinde bulunduğu psikolojiden dolayı kirlenen dilini anlamazdan geliyor, neden…
Başkaları nereye bakmakta “ısrarcılar” bilmiyorum; insana bakmayı sürdürüyorum ben!
Köprülerin/ betondan yapıların/ kalın duvarlı sarayların hepsi sizin olsun; Anadolu insanının yurtseverliğini bana verin yeter!
060622