Selma ERDAL
Uruguaylı yazar Eduardo Galeano... Kansere yenik düşüp 2015 yılında yaşamını yitiren yazar için derler ki...
-Galeano; latin amerika’nın ete kemiğe bürünüp dünya toprağında yürüyen ruhudur. Yaşamında ve yazdıklarında başkaldırı, hüzün, daha doğrusu çaresizlikten filizlenen avuntusuz acı, doğaüstü imgeler, dostluk, kardeşlik, yine Latin Amerikalılar'ın vazgeçilmezlerinden biri olan, tutkuyla, canla başla oynadıkları futbolla yan yanadır. Gazetecilik geleneğinden gelen Galeano, anlatmak istediğini yalın, vurucu bir üslupla, ancak hamasetten uzak bir söylemle kaleme alabilen biridir.
Yazarın en bilinen kitapları; Latin Amerika'nın Kesik Damarları ve Aynalar adlı çalışmalarıdır ve benim de en değer verdiğim yazarların başında gelir. Yazarın kitaplarında Osmanlı ve Türkler üzerine bazen övgüler, bazen eleştiriler vardır. Çünkü o; olaylara, insanlara, ülkelere, uluslara nesnel bakar. Değerlendirmelerini yaparken yantutmaz, yanlışı eleştirir, doğruya övgüler düzer.
İşte onun kitaplarından birisi daha; GÖLGEDE VE GÜNEŞTE FUTBOL adlı çalışması... Kitap; genelde futbol, ama özelde Dünya Kupaları üzerine bir çalışma...
Ve bu kitapta 2002 Dünya Kupası bölümünde de bakın neler yazılı?
"Şampiyonanın bir başka sürprizi de Türkiye'ydi. Hiç kimse bu ülkenin önemli bir başarı elde edeceğine inanmıyordu. Dünya kupalarından elli yıldır uzaktı. Brezilya'ya karşı oynadığı ilk maçta hakemin kararıyla göz göre göre haksızlığa uğradı; ama yoluna devam etti. Enerjik ve kaliteli futboluyla kendisini küçük gören uzmanların ağzını açık bıraktı."
2002 yılından günümüze geldiğimizde; Türk futbolu ne durumda?
Yabancı oyuncu işgali altındaki takımlar; paralı askerlerle, lejyonerlerle savaşı kazanmayı uman devletçikler gibi...
Nerede yaşı geçkin, enerjisi bitmiş, son kullanım tarihi geçmiş; kara derili adamlar varsa, hepsi ülkemiz takımlarında... Örneğin; Didim Belediye Spor'da bile iki kara derili oyuncu vardı. Gittiğim spor salonunda "sözde" kondisyon çalışmaları yapmak için gelen...
Dostlar alış verişte görsün atasözümüzdeki gibi salona gelir, elinde telefonuyla ortalıkta dolaşır, bazen dışarı çıkar kapının önünde oturur, arkadaşlarının çalışması bittiğinde de onlarla birlikte çekip giderdi.
Adamın salonda çalışmaya gönlü yoktu ki Didim Belediye Spor için alanda top koşturacak olsun...
Bu sıradan, gözümüzün önündeki bir örnek... Bir de Süper Lig'de oynayanlar; onların durumu daha da acıklı.
Kimler, bu oyuncuların nelerini ölçek alıp da transferleri için çabalayıp, döviz üzerinden bunları ülke takımlarına getirirler. Maçlara bunlar çıkar, "yerli ve milli" oyuncular yerine... Sahada ne oynarlar, ne de "varlıkları nedeniyle" Türk oyuncularını oynatırlar.
Sonuç; kahredici başarısızlıklar.
Üstelik uluslararası karşılaşmalarda; yabancı oyuncuların varlığı nedeniyle, yeterince maça çıkmamış oyuncularla ne Dünya Kupası, ne de Avrupa Kupası... Bu gidişle ülkemiz takımları; kendi aralarında oynayacaklar mahalle maçları... Yazıktır! Ülkemize de, ulusumuza da saygısızlıktır. Bir de paraların yabancılar için boş yere harcanması da ülke ekonomisine "amiyane deyişle" kazıktır.
Galeano'nun futbol üzerine yazdığı bu kitapta "ki siyasal kimliği nedeniyle ne kadar kızgın da olsak ona" Hakan Şükür için özel satırlar var.
"Türk Hakan Şükür Dünya Kupası tarihinin en erken atılan golünü maçın on birinci saniyesinde kaydetti"
Bir Türk futbolcu, bir bakıma en erken golü atarak, aynı zamanda bir rekora imza atmış oluyordu 2002 Dünya Kupası'nda...
Oysa bugün Türk takımlarının her biri, yabancı futbolcu istilası altında... Onlar da kendilerinden bekleneni, bağlanılan umutları karşılamıyorlar ama kadroları işgal ediyorlar. Türk oyuncular da oynamak için takımda kendilerine yer bulamayınca; Dünya Kupası eleme maçları geldiğinde, umutlarımız hep bir başka kupaya kalıyor ne yazık ki...
Her alanda olduğu gibi, spor ve özellikle de futbolda ülkenin öz kaynaklarını değerlendirmek varken... Yabana, yabancıya gerek duyuldukça... Bize kısmet değil; ne Dünya Kupası, ne de Avrupa Kupası heyecanları...
Ey Türk! Yeter artık; titre ve kendine dön! Elbette ki her alanda, ama futbolda da!